Cilt çok büyük bir organ.
Görevi diğer organları, dokuları, kan damarlarını, kemikleri, kasları ve vücudumuzda olan her şeyi dış ortamdan korumak.
Ne büyük ve zor bir görev değil mi?
Peki cildi dış etkenlerden ne koruyor?
Cildin bariyeri daha bilimsel isimle Cildin Bariyer Fonksiyonu cildin kendisini dış ortamdan koruyor.
Cildinizin sağlıkla ışıldaması ve güzel görünmesi için cildin kendi görevini en iyi şekilde yapması gerekiyor. Cildin kendi görevini yapması için de dış etkilerden etkilenmemesi ve cildin bariyer fonksiyonu tarafından çok iyi korunması gerekiyor.
Bu yazıda zarar görmüş cilt bariyerinizi tekrar eski fonksiyonuna nasıl kavuşturacağınızın mantığından bahsedeceğim.
Bu mantığı anladıktan sonra cilt bariyeri ile ilgili hiçbir şey size kafa karıştırıcı gelmeyecek ve bundan sonra cilt bakım ürünlerinizi satın alırken ve cilt bakımınızı yaparken çok daha bilinçli olacaksınız.
Öncelikle cilt bariyerini oluşturan parametreleri anlayarak başlayalım.
Cilt bariyerini oluşturan üç parametre var.
Cildinizin kendini daha esnek ve yumuşak tutması için ürettiği yağa SEBUM denir. Cilt bu yağı sebum bezlerinden üreterek, cildin üzerine taşır. Cildiniz eğer optimal derecede yağlıysa hem daha esnek, yumuşak ve ışıltılı olur, hem de su kaçağına (trans epidermal su kaybına) izin vermez. Ciltteki yağın varlığı bir ölçüde ciltteki nemi korur.
1-Öncelikle cildin sebum tabakasını da çözen, sert temizleyiciler ile yıkamayı bırakmanız gerekli.
2-Cildin sebumunu taklit edebilecek, omega yağ asitlerinden zengin doğal bitkisel yağlarla bakım yapmayı deneyebilirsiniz.
3-Kaliteli (omega yağ asitlerinden zengin) yağlara diyetinizde daha çok yer verebilirsiniz.
Cilt gün içinde su kaybeder ya da bilimsel ismiyle buna trans epidermal su kaybı denir.
Bu kaçınılmaz bir şeydir ama en aza indirmek elinizdedir.
Cildin daha esnek, daha ışıltılı görünmesi, cilt tonunun eşit olması ve cilt hücrelerinin görevlerini yerine getirebilmesi için cildin belirli bir seviyede neme ihtiyacı vardır.
Sağlıklı bir cildin pH ı 5 in altında olmalıdır. Yani cilt hafif de olsa asidiktir.
pH 5 in altında olursa, cildin üzerinde yaşayan probiyotik bakteriler rahatlıkla üreyebilir. Bu faydalı bakterilerin bütünlüğü cilt için çok önemlidir. Cildin savunma sisteminde büyük rol oynarlar. Çünkü bu iyi bakteriler diğer zararlı bakterilerin cilt üzerinde yerleşmesine müsaade etmezler.
Ayrıca cilt için hayatsal birçok reaksiyon ideal pH da gerçekleşir.
Cilt bariyeri bu üç parametrenin optimal düzeyde olduğunda, görevini yerine getirebilir. Ayrıca bu üç parametre de birbirine bağlı olarak iyileşir yada kötüleşir.
Sadece bir parametreyi düzeltmek cilt bariyerinizi onarmaya yetmez.
Cilt bariyerinizi onarmak için için bu üç parametreyi kapsayan kapsayan bir cilt bakım yaklaşımı gerektirir.
Sadece bir ürün yada bir içerik ile cilt bariyeri onarımı çok uzun zaman alabilir ve şansa bırakılmış demektir.
Tek tek ürünleri bir araya getirmek, içeriklerini ve fonksiyonlarını bir bir kontrol etmek günlük koşuşturma içinde zorlayıcı olabilir.
Evolvy formülasyon felsefesi olarak cilt bariyeri onarımı ve korumasına odaklanmış bir eczacı markası.
Daha güzel ve sağlıklı bir cilt görünümü için hedef odaklı, fonksiyonel içeriklerle formüle edilmiş bu set ile zaman kaybetmeden cilt bariyerinizi onarabilir, hayal ettiğiniz görünüme kavuşabilirsiniz.
Özel formüle edilmiş bu seti incelemek için TIKLAYIN!
Umarım bu yazı, CİLT BARİYERİ hakkındaki bilginizi genişletmek için size yardımcı olmuştur.
Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Cilt Bariyeri ile ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Teknik olarak, polisakkaritler adı verilen bir şeker molekülü grubudur. Hyaluronik asit vücudumuzdaki bağ dokularında doğal olarak bulunan bir maddedir. Vücutta dokulara destek ve kayganlaştırma görevi görür. Cildimizde, gözlerimizde ve eklemlerimizde diğer bölgelere daha çok bulunur.
Zamanla, vücudunuzun hyaluronik asit depoları azalır. Araştırmalara göre yaşlanma, güneş ışınları, sigara ve hava kirliliği gibi çevresel faktörler de bu süreci hızlandırır.
Su bütün canlılar için yaşam kaynağıdır. Hyaluronik asit cilt dokularında suyu tuttuğu ve verimli kullanılmasını sağladığı için tüm cilt tiplerinde harika sonuçlar verir.
Hyaluronik asit, bilinen "asitlerin" aksine cildin üst yüzeyini soyan (exfoliant) bir maddeler değildir.
Hyaluronik asit kimyasal yapısı sebebi ile “asit” olarak anılsa da bildiğiniz diğer AHA, BHA gibi cilt asitleri grubunda olmadığı gibi, ciltte soyucu bir etki göstermez.
Hyaluronik asitin görevi eklemleri kayganlaştırmak ve aynı zamanda cilt matrisimizdeki nemi tutmaktır.
Yaşlandıkça cilt nemi önemli ölçüde düşer. Bu, cildin elastikiyetini kaybetmesine ve ciltte yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur.
Hyaluronik asit ciltte nem azalması durumlarında, cilde çok hızlı nem sağlayacak bir madde olduğu için evde yaptığınız cilt bakımlarında kullanılması çok faydalı bir içeriktir.
Ayrıca soyucu (exfoliant) özellikte olmaması, konsantrasyonu yüzde kaç olursa olsun, hyaluronik asiti evde kullanım için tamamen güvenli bir içerik yapar.
Özellikle sabahları veya geceleri uygulanması gereken diğer güçlü serumların veya aktif bileşenlerin aksine, hyaluronik asitin kullanımı oldukça esnektir. Sabah yada akşam fark etmeksizin gün içinde istediğiniz zaman uygulama özgürlüğü veren esnek bir kozmetik aktiftir.
Tamamen uyumlu, hyaluronik asit diğer güçlü cilt bakım aktifleriyle geçimsizlik yaşamaz. Bu sebepten cildinizi temizleyip, tonikledikten sonra, henüz cildiniz nemli yada ıslakken hyaluronik asit içeren serumunuzu hemen uygulayabilirsiniz. Bu hyaluronik asitin daha çok nem çekmesine sebep olur. Hyaluronik asitli serumu uyguladıktan sonra nemlendiriciniz ve yağ bazlı serumunuz ile nemi kilitlemeniz cildinizde harika sonuçlar verecektir.
Evolvy ailesinde beş ürünümüz hyaluronik asit içerir.
Bunlardan iki serum klinik dozda hyaluronik asit içerirken, diğer ürünlerimiz formüldeki diğer nemlendirici aktiflere destek olmak ve formülün nemlendirme kapasiteni arttırmak için etkin dozda hyaluronik asit içerir.
Umarım bu yazı, hyaluronik asit hakkındaki bilginizi genişletmek için size yardımcı olmuştur.
Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Hyaluronik asit ile ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
Retinol hakkında mutlaka bir şeyler duyduğunuzdan eminim. Eczanelerde, güzellik marketlerinde, sosyal medyada ya da TV reklamlarında devamlı duyduğunuz bu içerik, yaklaşık elli yıllık bir geçmişe sahip. Ancak retinolün ne olduğunu ve ne işe yaradığını gerçekten biliyor musunuz?
Retinol, cilde sürüldükten sonra bir dizi aktif biyolojik reaksiyon sonunda molekülün aktif formu olan retinoik aside dönüştürülen A vitamini türevidir. Ciltte kullanılan A vitamini türevlerine genel ad olarak RETİNOİD’ler denir. RETİNOL kozmetikte yaygın olarak kullanıldığı için, retinoid ailesinin en çok duyulan üyesidir.
Bu grupta yer alan diğer A vitamini türevleri tretinoin, retinyl palmitate, retinaldehyde, isotretinoin, and tazarotenedur. Hepsi aynı etki mekanizmasıyla çalışır. Aralarındaki farkı cilde sürüldüklerindeki dönüşüm hızı belirler. Hızlı dönüşenler tahriş edici, yavaş dönüşenlerde ise çoğu zaman tahriş oluşmaz, oluşsa bile vücut zamanla bunu tolere eder.
Reçeteli (eczanede ilaç olarak satılan) retinoidler, kozmetik sınıfındaki türevlerine kıyasla daha hızlı dönüşen türlerdir, bu nedenle daha tahriş edicidir. Retinoidlerde hızlı dönüşüm her zaman iyi etki anlamına gelmez. Retinoidlerin dönüşüm hızı arttıkça irritasyon yapma olasılığı artar. Bu sebepten eczanede bulunan retinoidleri bir doktor gözetiminde kullanmanız gerekir.
Retinol ciltte istenmeyen birçok görünümü düzeltir ve bunu engeller.
30'lu yaşlarınızın başına kadar, hücreleriniz 28 günde bir yenilenerek yeni bir cilt tabakası oluşturur. 30'lu yaşların ortasına geldiğinizde hücre yenilenmeniz yavaşlar ve bu döngü 50, 60 veya 70 günde bir olmaya başlar. Yavaş hücre yenilenmesi, yüzünüzün kuru, donuk ve kırışık görünmesine neden olur.
Retinoidler uzamış bu döngüyü hızlandırırlar. Hızlanmış bu döngü ile kolajen ve elastin üretimi de artar.
Retinoidler bu şekilde cildinizi dolgunlaştırmaya, aydınlatmaya, kırışıklıkları gidermeye, gözenekleri temizlemeye ve sıkılaştırmaya, koyu lekeleri ve kızarıklığı gidermeye yardımcı olurlar.
Sonuçları bir gecede göremezsiniz- ince çizgiler, koyu lekeler ve sivilcelerde bir miktar azalmayı fark etmek için en az 28 gün boyunca her gece tutarlı bir şekilde retinol kullanımı gerekir. Asıl istediğiniz sonuçları on iki hafta sonra görecek ve altı ay önceki fotoğraflarınıza baktığınızda sonuca inanamayacaksınız.
Henüz hiç Retinol kullanmadıysanız haftada 2-3 kez kullanarak başlayın. Retinol konusunda yeniyseniz, niasinamide ve/veya hyaluronik asit gibi diğer nemlendirici bileşenlere sahip bir nemlendirici ürün seçin. Retinol ürününüzü gece uyguladıktan sonra cilde içeriği zengin bir nemlendirici uygulayın ve cilt bariyerini mümkün olduğunca güçlü tutmak için bu nemlendirme rutinini sabahları da uygulayın.
Kuruluğu önlemek için, başka bir seçenek olarak Retinol serumu su bazlı formlar yerine yağda çözülmüş formlar şeklinde kullanabilirsiniz. Nemlendiricinizi uyguladıktan sonra üzerine yağ bazlı retinol serumunuzu uygulayarak tahriş ve kuruluğu kolaylıkla engelleyebilirsiniz.
Cilt bakımına bağlı kalmak, sonuçları görmenin anahtarıdır. İlk zamanlar Retinol temizliği' dediğimiz şeyin belirtilerini görebilirsiniz- artan akne, kızarıklık veya soyulma olarak görebileceğiniz bu belirtiler, cildinizi iyi nemlendirdiğiniz ve etkin olarak güneşten korunduğunuz sürece geçici olacaktır. Cildiniz retinole alıştığında, bu semptomlar ortadan kalkacaktır.
Hangi retinoidi seçerseniz seçin, hepsinin etkili olduğunu bilin. Araştırmalar uzun vadede tüm retinoidlerin aynı etkiyi gösterdiğini kanıtlamıştır. Ayrıca belirli bir yüzdenin üzerine çıkmak daha hızlı ya da güçlü sonuçlar vermez. Avrupa birliği kozmetik kurulunun tavsiyesine göre yüz için %0,5 den daha fazla kullanılan retinolün, %0,5 lik sevide kullanılan ürünlere göre bilimsel olarak hiçbir fark yaratmadığı belirtilmiştir. Çok yüksek dozdaki Retinol miktarlarının daha fazla etki göstermemesinin yanında, cilt tahrişlerinin ve kuruluğun daha şiddetli olarak gözlemlendiği de görüş raporuna eklemiştir.
Retinoidler cildin normalden daha hızlı hücre dönüşümüne sebep olduğundan, cildiniz uyum sürecinden geçene kadar muhtemelen birkaç hafta pul pul dökülme, kuruluk, tahriş ve/veya sivilceler yaşayacaksınız. Neyse ki, etkileri azaltmak için yapabileceğiniz şeyler var.
Retioidlerle sadece biraz iyileştirmeden bahsetmeyiz. Retinoidler, çoğu cilt bakım ürününün yaptığı gibi yalnızca topikal düzeyde değil, hücresel düzeyde çalıştığından, cildinizi derinlemesine yeniden canlandırabilir ve bu da zaman içinde cildinizin kalitesini tamamen değiştirebilir. Retinoidler gerçekten mükemmel görünen bir cildin anahtarıdır.
Hassas ciltlerde bile mükemmel uyumlanan ve harika sonuçlar veren Retinol serumumuzu incelemek isterseniz, TIKLAYIN!
Umarım bu yazı, retinoidler hakkındaki bilginizi genişletmek için size yardımcı olmuştur.
Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Retinoidler ile ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
AHA'lar ve BHA'lar—Alfa Hidroski Asit ve Beta Hidroksi Asitlerin baş harflerinin kısaltmasıdır. Bu asit grupları cilt bakım ürünlerinde görebileceğiniz en yaygın iki eksfoliye edici asit ailesidir ve genellikle birlikte bulunurlar.
Peki, gerçekte nasıl çalışırlar? Cildiniz için en uygun tip hangisidir? Ve ikisini birden kullanırsanız daha iyi sonuçlar elde edebilir misiniz?
Bu soruları soruyorsanız, bu yazı tam size göre. AHA'lar ve BHA'lar arasındaki farkı, cildiniz için doğru olanı nasıl seçeceğinizi ve ikisini birden kullanmanız gerekip gerekmediğini öğreneceksiniz.
Öncelikle eksfoliasyon ne demek onunla başlayalım.
Ölü ve artık işe yaramayan cilt hücrelerini ciltten uzaklaştırılması işlemine EKSFOLİASYON denir.
Eksfoliasyon asırlardır parlak ve sağlıklı görünen cildin sırrı olmuştur. Geleneğimizde olan kese bunun en sert hali olsa da, büyük annelerimizin kullandığı bir yöntemdir. Exfoliasyon hem kese yada partiküllü tanelerle ovma ile yapılırken, hem de gelişen teknoloji ile kimyasal olarak cilt üzerinde nazik çalışan asitlerle yapılabilir.
AHA, şeker kamışı, süt veya meyveden elde edilen bir asit türü olan alfa-hidroksi asit anlamına gelir. AHA'lar cildinizin yüzeyindeki ölü deri hücrelerini soyarak alttaki taze yeni cilt hücrelerini ortaya çıkarır.
Bunu tam olarak nasıl yaparlar?
AHA'ların deri hücreleri arasındaki biyolojik "yapıştırıcıyı" parçalayarak cilt üzerinden kopuşunu hızlandırırlar. Bu kopuş zaten yüzünüzü silmeniz, dokunmanız ile doğal olarak gerçekleşir. AHA’lar bu süreci hızlandırdıkları için altta kalan yeni ve daha genç hücrelerin daha hızlı yukarı çıkması sağlanmış olurlar.
Bunlar, cilt bakım ürünlerinde göreceğiniz farklı AHA türleridir:
BHA, söğüt ağacı kabuğu, kış yeşili yaprakları veya tatlı huş ağacı kabuğundan elde edilen bir asit türü olan beta-hidroksi asit anlamına gelir. AHA'lar gibi, BHA'lar da cilt yüzeyinizi eksfoliye eder ancak aynı zamanda gözeneklerinizin derinliklerinde de çalışırlar. AHA suda çözündüğü için cilt yüzeyini exfoliye eder. BHA yağda çözündüğü için derinin daha alt katmanlarına yani gözeneklerinize girebilirler. Bu da onları gözenek bakımında ilk seçenek olarak konumlandırır.
Gözeneklerinizin içinde BHA'ların çeşitli etki mekanizmaları vardır. Yağın daha serbestçe akabilmesi için gözenek astarını exfoliye ederek, tıkanmış ve gerilmiş gözeneklere yol açan ölü deri ve sebum oluşumunu önlerler. Ayrıca anti-inflamatuar ve fotokoruyucu özelliklere sahiptirler.
Cilt bakım ürünlerinde göreceğiniz başlıca BHA’lar şunlardır:
Artık AHA'lar ve BHA'lar arasındaki benzerliklere ve farklılıklara aşina olduğunuza göre, bu cilt bakım rutininiz için ne anlama geliyor?
Kullanıcıların asitlerle ilgili kafasını en çok karıştıran soru asit kullanımı öncesi ve sonrasında cilt lekelerinin oluşup oluşmayacağıdır.
Asit kullanın ya da kullanmayın güneşten mutlaka cildinizi korumanız gerektiğini artık biliyorsunuz. Yüzünüzü korumasız güneşe maruz bırakmak cildin erken yaşlanmasına sebep olur.
En az 30 faktör güneş koruyucu kremi günlük cilt bakım rutininize eklediğinizde ve güneşe direk maruz kalmadıkça asitleri yaz ve kış gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.
Umarım bu yazı, asitler hakkındaki bilginizi genişletmek için size yardımcı olmuştur.
Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Asitler ile ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Bu iki bilgi ile siyah noktalardan kurtulmak için izlenecek yol şu şekildedir.
Bu hedefleri hangi ürünlerle gerçekleştirebilirsiniz aşağıda sıraladım. Lütfen okumaya devam edin!
Evet ilk anda kulağınıza garip geliyor biliyorum ama yağ bazlı temizleme cildin aşırı yağ salgısını dengeler.
Cildimizin daha yumuşak olmasını ve su kaybını engelleyen kendi yağ salgısına sebum denir. Sebumun fazla salgılanması akne, komedon ve siyah nokta gibi bazı problemlere yol açsa da; cildimizin erken yaşlanmaması, çeşitli problemler yaşamaması ve doğal ışıltısı için mutlaka bir miktar cildimizin üzerinde bulunması gerekir.
Köpüren temizleyiciler işte bu yağ tabakasını da çözer. Sebumu azalmış cilt kendini korumak için daha fazla sebum salgılamaya başlar. Ve siz her sabah ve akşam köpüren temizleyicilerle cildinizi temizlerseniz daha fazla yağ salgılarsınız. Oysaki cildi kurutmadan temizlediğinizde sebum normal salgılanır bu da siyah noktaları oluşturan fazla sebumun normal salgılanması demektir. Hem de cildinizin doğal yumuşaklığını ve ışıltısını korumuş olursunuz.
Siyah noktaların gözenek içine giren ölü cilt hücreleri ve fazla sebumun hava ile temasından oluştuğunu biliyoruz.
Eğer siz cildinizde artık işe yaramayan ölü cilt hücrelerini düzenli olarak temizlerseniz, ortada gözeneğe dolacak bir şey kalmaz, bu da cildinizin siyah noktalardan arındırır!
Uygun içeriklerle hazırlanmış günlük tonik uygulaması bu açıdan cildinizdeki pürüzsüz ve kusursuz görünüme destek verecektir. Toniğinizi spreyle yüzünüze sıkmak yerine bir parça pamuk yada yıkanabilir bambu pedler ile silmek fiziksel exfoliasyon etkisi yaratacağından uygulamanız daha etkili olacaktır.
Salisilik asit ya da diğer adıyla BHA yağda çözünen bir asit olduğu için gözeneklerin içine girebilen tek asit türüdür. Gözeneklerde biriken fazla yağı salisilik asitle çözerek siyah noktalarınız temizleyebilir, ilerleyen zamanlarda bir daha oluşmamasını sağlayabilirsiniz.
Salisilik asit yapısı itibariyle, tek başına kullanılırsa cildinizi kurutabilir. Bu sorunu çözmek için salisilik asitli serum kullanırken cildinizin nemini kaybetmemesi için eklenmiş içerikleri aramanız maksimum etkiyi almanızı sağlayacaktır. Bu içerikler hyaluronik asit, panthenol ve niasinamide gibi cildin bariyer fonksiyonuna destek olacak maddeler olabilir.
Kil maskeleri ciltteki yağları ve toksinleri atarak gözeneklerin açılmasına yardımcı olur. Kil maskeleri genellikle yağlı ciltlerin olmazsa olmazı olarak kabul edilir.
Bazı kil maskeleri de kükürt içerir. Kükürt, siyah noktaları oluşturan ölü deri hücrelerini parçalamak için çalışan başka bir bileşendir.
Kil ayrıca cildin yağ dengesini sağlar, mikro exfoliasyon yaparak cildin ölü derilerden arınmasını sağlar.
Kil maskesini haftanın bir günü uygulayarak cildinizin görünümünü daha da iyileştirebilirsiniz.
Siyah noktalar pek çok insanı mutsuz eder ancak bir dereceye kadar siyah noktalara sahip olmanın normal olduğunu bilmenizi isterim. Ancak belirli bir yoğunluğun üzerine çıktığında estetik olarak hoş bir görüntü oluşturmazlar. Siyah noktalar uygun bir cilt bakım protokolü izlenerek kolayca yok olabilir.
Gerçek şu ki, maalesef, siyah noktalar zamanla yavaş yavaş yeniden ortaya çıkarlar. Bu nedenle siyah noktaların tekrar oluşmaması için doğru ürünleri, düzenli bir şekilde kullanmak önemlidir.
Umarım bu yazı, siyah noktalarınızı temizlemek için size yardımcı olmuştur.
Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Siyah noktalar ile ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>Her gün güneş kremi sürmeyi unutmamak gerçekten önemlidir, aksi takdirde cildinizi çeşitli risklerle karşı karşıya bırakmış olursunuz.
Güneşten dünyamıza gündüz boyunca ultraviyole ışınları gelir. Ultraviyole ışınları cildi yaşlandıran ve genetik yatkınlığınız varsa kansere neden olan ışınlardır. Ultraviyole ışınları bulutlar tarafından engellenemez, bu nedenle güneşli bir gün olmasa bile ultraviyole ışınlarına maruz kalırsınız.
Güneş kremi bu ışınları içeriğindeki filtreler yardımıyla zararsız hale getirerek cildinizi korur. Yüksek koruma faktörlü ve geniş spektrumlu güneş kremleri sizi UVB ışınlarından ve UVA ışınlarından korur.
Bilimsel çalışmalar bize cilt yaşlanmasının %80’inin güneş hasarından kaynaklandığını gösteriyor. Yıllarca süren güneş hasarı, kırışıklıklara ve gerçekte olduğunuzdan daha yaşlı görünmenize neden oluyor. Her gün güneş koruyucu kullanmak sizi yıllar sonra ortaya çıkacak gözle görülür cilt hasarından koruyor.
Gelin günlük güneş kremi kullanımının 5 büyük faydasına göz atalım.
Cilt yaşlanmasının en büyük sebebi güneş ışınlarıdır. Aslında kulağa çok gerçekmiş gibi gelmiyor değil mi? Ama maalesef gerçek! Güneş ışınlarındaki ultraviole (UV) ışınları çeşitli dalga boylarıyla yeryüzüne ulaşır. UVA cildin yaşlandıran en sinsi güneş ışığı türüdür. Ultraviole ışığın A türü yani diğer bilinen adıyla UVA hava bulutlu yada yağmurlu, mevsim yaz yada kış olsa da yeryüzüne direk ulaşır. Güneş ışığının cildinizi yakmaması ya da ısıtmaması, cildinize zarar vermediği anlamına gelmez. Bu sebepten cildinizin yaşınızdan daha genç görünmesini istiyorsanız anti-aging içerikli cilt bakım ürünlerinden önce günlük güneş koruyucu kullanımına başlamanız gerekir.
Cilt lekeleri ve güneş ile farklılaşan cilt tonundan ise güneşten gelen Ultraviole B yani UVB ışınları sorumludur. UVB ışınlarının ciltte ton farklılıklarına sebep olmasını engellemek için en az 30 faktörlü güneş koruyucu krem kullanmanız gerekir.
Cildinde enflamatif hastalık öyküsü (Roza, Egzama, Dermatit, Psöriazis, Sedef vb) yaşayan kişilerin de mutlaka hergün güneş koruyucu krem kullanması gerekir. Ciltteki enflamasyon cildin bariyer fonksiyonunu zayıflatır, bariyer fonksiyonu zayıflayan cilt daha fazla enflamasyona sebep olur ve bu bir kısır döngü şeklinde cildinizi daha da içinden çıkılmaz bir duruma sürükler. Şikayetlerinizi azaltacak kremler aramaya başlamadan önce cildinizi güneşten etkin bir biçimde koruduğunuzdan emin olun. Enflamatif hastalık yaşayan kişilerin ciltleri daha hassas olduğu için, en az 50 koruma faktörlü (SPF50 veya SPF50+) bir güneş koruyucu krem kullanması önerilir.
Güneş yanığı UVB ışınlarının sebep olduğu, cildin nem dengesini şiddetli bir şekilde bozan bir durumdur. Güneş yanığı devamlı oluşursa ciltte, cilt kanserine kadar varan üzücü tablolar ortaya çıkarabilir. Güneş yanığından korunmak için mutlaka en az 30 spf faktörlü bir güneş koruyucu kullanmanız gerekir.
Yetmiş yaşını aşan her on kişiden birinde cilt kanseri görülme riski artıyor. İleri yaşlardaki cilt kanserinden korunmanın en iyi yolu güneşten fiziksel olarak kaçınmak ve günlük güneş koruyucusu kullanmaktır.
Güneş koruyucu ürün seçmek, birçok farklı seçeneğin olmasından dolayı bunaltıcı olabilir. Ürün seçerken aranacak en önemli şeylerden biri SPF seviyesidir, 30 veya daha yüksek bir SPF'yi akılda tutmak, bulutlu günlerde bile cildinizin tamamen korunmasını sağlayacaktır. Son zamanlarda doğal kozmetiğin yükselişi ile doğal kozmetik severlerin sadece mineral filtlere yönelmesi de cildinizde tam koruma sağlamayabilir. Çünkü mineral filtreler fiziksel filtrelerdir herhangi bir terleme, sürtünme ve temas ile cildinizi korumasız bırakabilir. Bu sebepten son teknoloji hibrit filtre tekniğinin kullanıldığı ürünler ile garantili korunma sağlayabilirsiniz.
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Güneş koruyucular hakkında daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
Tıkanmış gözenekler uzun ve kapsamlı bir konudur. Çünkü herkes gözeneklerden şikayetçidir ve tıkanmış gözenekler herkesin başını ağrıtır. Tıkanmış gözenekler çok genel bir kavram. Bu kavramın içine siyah noktaları, cilt altında oluşan yağ bezelerini, miliayı, ve hatta genişlemiş gözenekleri dahil edebiliriz.
Bu yazıda bu dört olgunun nasıl göründüğünü, nasıl oluştuğunu ve nasıl çözümleyeceğinizi anlatacağız.
Teknik olarak “kapalı komedonlar” olarak adlandırılan tıkanmış gözenekler, derinin hemen altında bulunan herhangi bir iltihaplanma (ağrı, hafif şişlik, kırmızılık veya enfeksiyon olmadığında) olmayan beyaz noktalardır. Düzgün soyulma (exfoliasyon yada peeling) yapılmayan ciltlerde gözenek çukuruna dolan sertleşmiş cilt yağı (sebum) ve ölü deri hücreleri tarafından tıkanır. İçi dolan gözenekler tıkanır ve sonunda bir çıkıntı oluşturur.
Kapalı komedonlar eğer bir iltihaplanma olmazsa (ki kapalı komedonun iltihaplanması akne oluşumudur) uzun süre cilt altında kalabilirler. Açıkçası zararsız olduğu için, vücudunuz kapalı komedondan kurtulmak için çok çalışmaz, bu nedenle özel içerikli cilt bakım ürünleri kullanmadığınız sürece gözenek çok uzun süre tıkalı kalabilir.
Tıkanmış gözenekler normade zararsız olsa da, potansiyel olarak tehlikeli sayılabilirler. Eğer gözenek içine oksijen girmemeye başlarsa, P.acnes isimli bakteri o gözeneğin olduğu bölgeyi enfekte eder ve akne yani sivilce oluşumuna sebebiyet verir. Yani akneler genelde tıkanmış gözeneklerin iltihaplanmasıyla oluşurlar.
Gözenekler kıl köklerinin hava ile bağlantısını sağlayan küçük deliklerdir. Cilt dokusunda yüzeyde bulunurlar, kas bağlantıları yoktur. Bundan dolayı açılıp kapanma, yada büyüyüp küçülme yada sıkışıp sarkma gibi hareketler yapamazlar. İçleri dolu olduklarında büyük görünürler. İçlerini arındırabilirseniz daha küçük görünürler. İyi haber şu ki içlerini doğru cilt bakım alışkanlıkları ve ürünleriyle arındırabilirsiniz. Böylelikle gözenek görünümünüz küçülür ve cildiniz arınmış, temiz ve kusursuz görünür. Bu yazıda gözenek sonunuza göre çözümleri anlatıyoruz. Lütfen okumaya devam edin!
Bu beyaz kabarık tümsekler gerçek tıkanmış gözeneklerdir. Bu kişinin cildinde yoğun bir gözenek tıkanma problemi var, şanslı ki henüz iltihaplanıp akne halini almamış. Siz de cildinizde bu tarz beyaz çevresi kırmızı olmayan şişkinlik görüyorsanız yazımızı okumaya devam edin.
Siyah nokta, teknik olarak bir tür tıkanmış gözenektir, yağ bezesinden farkı açık siyahımsı bir merkeze sahip olmasıdır. Burada komedon teknik olarak kapalı değil, açıktır. Derinin yüzeyinin altında hapsolmak yerine, gözenek içindeki fazla yağ salgısı havaya maruz kalır, bu da oksitlenmesine sebep olur. Siyah görüntü aslında oksitlenmiş yağdır.
Siyah noktalar pek çok insanı mutsuz eder ancak bir dereceye kadar siyah noktalara sahip olmanın normal olduğunu bilmenizi isterim. Ancak belirli bir yoğunluğun üzerine çıktığında estetik olarak hoş bir görüntü oluşturmazlar. Siyah noktalar uygun bir cilt bakım protokolü izlenerek kolayca yok olabilir.
Gerçek şu ki, maalesef, siyah noktalar zamanla yavaş yavaş yeniden ortaya çıkarlar. Bu nedenle siyah noktaların tekrar oluşmaması için doğru ürünleri, düzenli bir şekilde kullanmak önemlidir.
Yukarıda bahsettiğim kapalı komedonlar için çözüm bölümünde uygulanacak yöntemlere ek olarak şu iki yöntemi mutlaka uygulayın.
Genetik faktörler dışında, gözeneklerin genişlemesine neden olabilecek bazı faktörler vardır.
Gözeneklerin içini temiz tutmak için yukarıda bahsettiğimiz kapalı komedon ve siyah nokta protokollerini uygulayabilirsiniz. Ek olarak şu iki yöntemi mutlaka uygulayın.
Bu problem için oluşturduğumuz cilt bakım rutinlerini ve ürünleri incelemek için tıklayın.
Milia, keratin cilt yüzeyinin altında sıkışıp kaldığında oluşur. Bu tümsekler genellikle kapalı komedonlardan daha düzgün bir yuvarlak halindedir ve genellikle daha beyaz renktedir. Bu resimdeki gibi göz çevresinde milia görülmesi normaldir, ancak burun çevresinde veya yanaklarda da görünebilirler. Milianın neden oluştuğunu tam olarak belirlemek zor, ancak yaygın inanış çok yağlı bir göz kremi, göz çevresine uygun olmayan komedojenik yağ kullanımı yada bazen de sadece genetik olabilir.
Milia'yı kendi başınıza sakın çıkarmaya çalışmayın. Çıkıntının üzerindeki cilt oldukça serttir ve onu sıkmak cilde sadece zarar verir. Milia'nın bir dermatolog veya uzman bir estetisyen tarafından tarafından çıkarılması gerekir. Milia bir kez çıkarıldığında, genellikle aynı gözenekte geri gelmez.
Hepinizin hızlı bir çözüm istediğini biliyoruz ama ne yazık ki, tıkanmış gözenekler söz konusu olduğunda bu mümkün değil. Gözenekleri temizlemek ve temiz tutmak emek ister.
Tıkanıklığı gidermek sabır ve tutarlılık gerektirir. Gerçek sonuçları görmek birkaç ayı bulabilir. İyi haber şu ki, gözenekler bir kez temizlendiğinde, onları bu şekilde tutmak çok daha kolay olur!
]]>
Eminim şimdiye kadar retinoidlerin (A vitamini) cilt için ne kadar efsane bir içerik olduğunu duymuşsunuzdur!
Önce küçük bir açıklama yapalım aslında A vitamini, retinol, retinil aldehit, retinoid, tretonin, retinoik asit gibi büyük bir aktif grubunun genel adı. Hepsi vücutta sonuç olarak, A vitaminine dönüşüyor. Daha hızlı dönüşenler doktor kontrolünde reçetelenip, ilaç sınıfına giriyor, bunlar: retinoik asit ve isotretinoin. Daha yavaş dönüşenler kozmetik sınıfına giriyor bunlar retinol ve retinol esterleri ve adapalen. Bu yazıda kozmetik A vitamininden bahsediyor olacağız, genel olarak bu sınıfı retinoller olarak adlandıracağız.
Retinollerin hücresel yenilenmeyi teşvik ettiği, kolajen ve elastin sentizini arttırdığı, akne tedavisine yardımcı olduğu, kırışıklıkları açtığı, ciltte yeni kan damarları oluşturduğu için cilde genel olarak genç ve diri bir parlaklık kazandırdığı defalarca ve yıllarca yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu özelliklerinden dolayı A vitamini ve türevlerine cilt bakımının kraliçesi desek çok söylemiş olmayız.
Bu denli etkili bir içerikle ilgili elbette ortalıkta kulaktan dolma yanlış bilgiler ve bilgilendirmeler dolaşması doğal. Bugün sizlere Retinoller ile ilgili yanlış bilinen 8 gerçeğin doğrusunu anlatacağız.
Retinol kullanımına ilk başlandığında görülen yan etkilerden biri deri soyulmasıdır. Birçok kişi cildinin inceldiğini varsayar, ancak bunun tam tersi doğrudur. Retinol cildin kolajen ve elastin üretimini uyardığı için aslında cildin kalınlaşmasına yardımcı olur. Soyulmadan kaçınmak için retinollü ürüne yavaş yavaş başlamalı bol bol nemlendirmelisiniz.
Retinol ışıkta bozunan ve daha az etkili hale gelen bir maddedir. Bu nedenle opak ambaljalarda satılırlar ve gece kullanılması tavsiye edilir.
Kapsamlı bilimsel çalışmalar kesinlikle güneş lekesi riskini artırmadıklarını göstermiştir. Hatta retinol'ün güneş hasarını ve lekelerini tamir ettiğine dair çalışmalar mevcuttur. Retinol kullanımından bağımsız, mevsim farketmeksizin güneş koruyucu kullanmayı atlamamanız gerekir.
Birçok kişi, içerik listesinin sonunda retinol gördüklerinde, formülde önemli bir miktar olmadığına ve bu nedenleetkisiz olduğuna inanır. Gerçek şu ki, yüksek oranda retinole ihtiyacınız yok. %0,5 'den fazla miktarda retinolün daha efektif olduğuna dair bir çalışma yok. Hatta bazı çalışmalar, retinolün %0.01 kadar düşük konsantrasyonların bile etki olduğunu gösteriyor.
Bunun sebebi retinolün, "sert" bir bileşen olarak yanlış anlaşılmasıdır. Bunun sebebi hücre oluşumunu çok hızlı uyarmalarıdır. Retinol ile gözle görünür sonuçlar alırsınız. Hassas cilde sahip insanlar, retinolü ciltlerine çok yavaş yavaş alıştırarak tanıttıklarında, onları mutlu bir şekilde kullanabilirler. Retinol hassas cildin güçlenmesi için en iyi aktiflerden biridir.
Haftada bir veya iki kez uygulama ile dikkatli bir şekilde başlamak ve bol bol nemlendirmek en iyisidir.
Retinoidler aslında 1980’lere kadar akne tedavisinde kullanılan maddelerdi.
1980’lerden sonra yapılan bir araştırma, retinoidlerin ince çizgileri yumuşatığı ve hiperpigmentasyonu hafiflettiği gibi faydalarını gösterdi. Bu tarihten sonra kozmetik amaçlı kullanılmaya başlandı.
Retinol kullanımında herhangi bir yaş sınırlaması yoktur. Bu yüzden cilt sorunlarına yönelik olarak yaş limiti olmaksızın kullanılabilir.
Retinolün, yan etkiler arasında kuruluk, gerginlik, soyulma ve kızarıklık olabilir- özellikle de ilk başladığınızda cildinize retinolü yavaş yavaş tanıtmadıysanız. Bu yan etkiler genellikle iki ile dört hafta sonra kaybolur. Buna retinole alışma süresi denir ve bu süre sonunda genellikle bu etkiler kaybolur. Sonrası aynadaki görüntünüzün keyfini çıkartmaktır.
Çoğu kişi, hassas göz çevresinin retinol kullanımı için fazla hassas olduğunu düşünür. Ancak retinoller göz çevresi için tamamen güvenlidir. Kırışıklıkların çok belli olduğu bu bölgede, retinolün kollajen ve elastin uyarıcı etkilerinden verimli bir şekilde faydalanılabilir.
Göz çevreniz konusunda hala şüpheleriniz varsa, önce bir göz kremi ve ardından retinol serumu uygulayabilirsiniz.
Belki de eczanenizde sadece doktorlar tarafından reçete edilmesi gereken ancak uygulamada reçetesiz satılan birkaç A vitamini kremi görmüşsünüzdür. Eczanede satılan A vitamini türevleri Retinol ve retinoidler biraz farklı çalışır. Hiperkeratinizasyon sürecini veya gözeneklerin duvarındaki aşırı büyümeyi yavaşlatır ve cildi iltihaplanmaya karşı duyarsızlaştırır. Daha çok tıbbı kaygıları iyileştirmeye yönelik çalışan eczane kremleri kozmetik kullanım için cildinizde aşırı yüklenme yapabilir. Eğer tıbbi bir sorunla uğraşmıyorsanız A vitaminin kozmetik türü olan Retinol yada retinoidler ile yola devam etmenizi öneririz.
Kırışıklıklar, ince çizgiler, pigmentasyon, yara izi, cansız görünüm ve daha fazlasını tedavi etmek veya önleyici tedbirler almak istiyorsanız, 30’lu yaşların başlarında Retinol içeren bir ürüne başlayabilirsiniz.
30’lu yaşlar vücudun daha az kolajen üretmeye başladığı zamanlar olduğu için genellikle 30’ların başı olarak tavsiye edilldiyse de; yaşam tarzınıza, cildinizin ne kadar güneş hasarı aldığına ve cildinizin kalitesine bağlı olarak bu yaş aralığı daha aşağıya çekilebilir.
Umarım bu yazı, A vitamini hakkında yanlış bildiklerinizi doğrulamıştır.
Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Cilt bariyeri ile daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Hassas cildi anlatmak çok karmaşık olabilir ama basitçe anlatmak gerekirse, “anlaşamadığınız” cilt hassas cilttir. Hassas cilt yaşam tarzı değişikliklerine, cilt bakım ve makyaj ürünlerine çeşitli tepkiler vererek kendini belli eder.
Hassas cilt diye bir cilt tipi yoktur. Cilt tipiniz ne olursa olsun, hayatınızın bir döneminde cildinizin hassaslaştığı bir dönem yaşarsınız. Bu dönemler kısa da sürebilir, anlaşmak ve hassasiyeti sakinleştirmek yıllarınızı da alabilir.
Hassas cilde sahip kişileri iki kategoriye ayırmakta fayda var. Birincisi ailesel, genetik olarak cildi hassas olarak doğanlar. Diğeri ise benimsedikleri yaşam tarzı ya da kullandıkları ürünler sebebi ile ciltlerinin hassaslaşmasına sebep olanlar. Hassasiyet problemi yaşayan insanların çoğu ikinci gruba girerler
Hassasiyeti sadece kızarıklık olarak sınıflandırmak doğru değildir. Hassasiyeti cildin aşırı tepkiselliği olarak ele aldığımızda dört tip cilt hassasiyetinden bahsedebiliriz.
Alerji bağışıklık sisteminin tanımadığı maddelere karşı vücudun verdiği tepkidir. Bal, çilek, fıstık gibi doğal maddelere bile vücut alerjik tepki verebilir. Alerjik reaksiyon öngörülemeyen bir tepkidir.
Herkesin alerjisi olabilir, bu nedenle tüm cilt tipleri bu tür bir hassasiyet yaşayabilir. Cildiniz, vücudun kabul etmediği şeylerden kurtulmak için bir boşaltım sistemi görevi gördüğünden, ciltte gıda alerjileri bile ortaya çıkabilir. Ağız, boyun veya yüz çevresinde - temelde yiyeceklerin cildinizle temas ettiği her yerde - bir gıda hassasiyeti görülebilir.
Alerjik bir reaksiyonu ele almak zor olabilir çünkü eninde sonunda temel nedeni bulmanız gerekir. İşte burada kendi doktorunuz olmanız gerekiyor. Alerjen tespitini en iyi kendi kendinize yapabilirsiniz.
Alerjik reaksiyonlar genellikle bir alerjenle temas ettikten sonra 24-48 saat içinde meydana gelir, bu nedenle, neler kullandığınızı tekrar gözden geçirmeniz ve not almanız iyi olacaktır. Cilt bakım ürünleri söz konusu olduğunda, uzun süredir kullandığınız bir şeye aniden tepki verme olasılığının düşük olduğunu unutmayın, bu nedenle rutininize yeni eklediğiniz her şeyi düşünün.
Gıdalara karşı alerjisi olanların yada genelde alerjik bir bünyeye sahip olan kişilerin ciltlerinde alerji yaşama ihtimali daha fazladır. Bunun dışında alerji maalesef öngörülemeyen bir reaksiyondur. En iyi önlem yeni bir ürüne başlamadan patch (yama) testi yapmaktır. Alerji testinin nasıl yapılacağını öğrenmek için tıklayın.
Cilt bakım ürünleriniz gözeneklerin tıkanmasına veya sivilcelenmeye neden oluyorsa bu siz olabilirsiniz. Sivilceye yatkın ciltler kalın, yapışkan sebum ürettiğinde akne meydana gelebilir. Bu durumdan sadece sebum sorumlu değildir. Ölü cilt hücreleri gözeneklerin içine dolarak oksijenin gözenek içinde dolaşmasını engeller, bu da bakterilerin gelişmesi için harika bir ortam yaratır. Sebebi genetik yada yaşam tarzından kaynaklı olabilir. Altta yatan nedeni saptamak zordur. Ama iyi haber, bu tür hassasiyeti en aza indirmek için yapabileceğiniz birçok şey vardır.
Bazı insanların cildi ısıya duyarlıdır. Bunun nedeni, ısının kılcal damarlardaki (cilt yüzeyinin hemen altındaki küçük kan damarları) kan akışında bir artışa neden olmasıdır. Kılcal damarlar genişler, bu da onları daha görünür hale getirir ve böylece cildin kırmızı görünmesine neden olur. Derinin iç ısısı düştüğünde kılcal damarlar tekrar daralacak ve kızarıklık kaybolacaktır.
İdeal olarak, bu tekrarlanan esneme ve daralmalardan kaçınmak en iyisidir çünkü sonunda cilt yüzeyinde görünür halde kalan kalıcı olarak genişlemiş kılcal damarlara yol açabilir. Rosacea (Gül Hastalığı) ile mücadele eden biriyseniz, özellikle ısıyla aktive olan hassasiyete yatkınsınız demektir.
Hemen hemen tüm kuru ve nemsiz kalmış hassasiyetin altında yatan neden, zarar görmüş veya bozulmuş bir cilt bariyeridir. Cildin koruyucu bariyeri bozulduğunda, mikroskobik çatlaklar ortaya çıkar. Bu çatlaklar nemin kaçmasına ve tahriş edici maddelerin cilde nüfuz etmesine olanak sağlar. Cilt bariyerinizin zarar görüp görmediğini öğrenmek için bu testi cevaplayabilirsiniz. Cilt bariyeri hakkında her konuyu kapsamlı olarak öğrenmek istersen tıklayın.
Umarım bu yazı, hassas cildinizin neden böyle davrandığını anlamanıza yardımcı olmuştur. Cildiniz ile anlaşabilmeniz onu ve kendinizi mutlu etmeniz dileği ile...
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Cilt bariyeri ile daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>Güneş lekeleri diğer adıyla melazma, cildin bazı bölgelerinde, cildin asıl tonundan daha koyu parçalar ya da noktalar halinde koyulaşması ile karakterize bir cilt durumudur.
Güneş lekeleri cildimize rengini veren melanin isimli amino asidin olması gerekenden fazla salgılanması ve cilt üzerinde kahverengi lekeler ile kendini göstermesiyle oluşur.
Melanin pigmentinin normalden daha fazla salgılanmasının bir ya da birden çok sebebi olabilir.
Melanin pigmentinin normalden fazla salgılanmasının sebepleri:
Güneş lekelerinizin çeşitli ilaç kullanımı, hastalık ya da hamilelikten sonra oluştuğunu düşünüyorsanız dermatoloğunuzla iletişime geçmeniz en doğrusu olacaktır.
Güneş lekelerinizin cilt bariyerinizin zayıflaması, genetik yatkınlık ya da uygun olmayan cilt bakım alışkanlıklarınızdan oluştuğunu düşünüyorsanız, önlem alarak lekelerin oluşmasını engelleyebilirsiniz.
Güneş lekelerinin oluşmasını engellemek için:
Melanin pigmentinin salgısını azaltan, diğer hücrelere ve cilt yüzeyine geçişini engelleyen, melanin pigmentini parçalayan ve cildin yenilenme süreçlerini hızlandıran çeşitli aktif maddeler ve yöntemler kozmetik leke tedavilerinde kullanılır.
Tüm bu yöntemlerin yanında leke tedavisi bütünsel yaklaşılması gereken genel bir cilt sorunudur. Tek bir içerikle çözmeye çalışmak uzun vadede maalesef sonuç vermeyecektir.
Leke tedavilerinde kozmetik aktif olarak en çok kullanılan içerikler ne işe yaradıkları:
Güneş lekeleri için herkesin, mutlaka kullanması gereken krem: güneş koruyucu kremdir. Güneş koruyucu kremin en az 30 koruma faktörü (spf) olması gerekir. Güneş koruyucu krem sadece yaz aylarında kullanmak doğru değildir. Dört mevsim dışarı çıkacağınız her gün en az 30 faktörlü güneş koruyucu kremin kullanılması ve 2-3 saatte bir yenilenmesi gerekir. 30 ve üzeri koruma faktörlü güneş kremi yeni cilt lekelerinin oluşumunu engeller. Ayrıca mevcut lekelerin renginin daha da koyulaşmamasını ve alanının daha da genişlememesini sağlar.
Cilt bakım serumları özel kozmetik aktiflerle, daha yüksek konsantrasyonlarda, yoğun aktif maddelerle üretilmiş, hedefe yönelik çalışan cilt bakım ürünleridir.
Kremler yapıları itibarıyla yoğun aktif maddeler içeremezler, oysa serumlar yoğun aktif maddeler ile daha çözüm odaklı çalışırlar.
Yukarıda sıraladığımız aktif içeriklerin tümü doğal kaynaklıdır. Doğal serumlar cildi yormadan, bağımlılık yapmadan, cildin kendi doğal iyileşme süreçlerini destekleyerek kalıcı leke tedavisi sunarlar.
Agresif leke tedavilerinin en büyük sorunlarından biri kalıcı olamamasıdır. Çünkü agresif yöntemler cilt bariyerine zarar verir. Zarar gören cilt bariyeri tekrardan leke oluşturur, bu da sizi içinden çıkılamaz bir kısır döngü içine sokar.
Oysa doğal serumlar lekeler üzerinde çalışırken, cildin bariyer fonksiyonunu da destekler. Çünkü doğal içerikler birçok görevi aynı anda yapabilir. Doğal serum arayışındaysanız yukarıda bahsettiğimiz içerikleri barındıran serum ya da serumlar ile leke sorununuza çözüm bulabilirsiniz.
Leke sorununuz için aynı zamanda cilt bariyeri destekleyici içerikler de barındıran doğal serum önerimiz için TIKLAYIN!
Leke tedavisi çok yönlü ele alınması gereken bir süreçtir. Tek bir ürün bazen yetersiz kalabilir. Bu açıdan genel cilt bakım rutininizin gözden geçirilmesi, temizleyicinizden nemlendiricinize kadar büyük bir titizlikle seçilmesi gerekir.
Lekeler için özel olarak oluşturulmuş doğal cilt bakım rutini setleri ile cilt bakımınızı bütünsel olarak ele alabilir, leke tedavisinde başarı sağlayabilirsiniz.
Lekeli ciltler için cilt bakım seti önerimiz için TIKLAYIN!
Cilt lekeleri çözümsüz değildir, doğru ürün ve biraz sabırla , sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Cilt lekeleriyle ile daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
Sevgilerimle
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Cildinize de bahar temizliği yapmaya ne dersiniz? Aşırı soğuk ve rüzgarlı günleri geride bırakmaya hazırlanırken, ışıltınızı geri kazanmanız için tavsiyelerimize kulak verin!
Mevsimin değişmesi cilt bakım rutininizde de küçük değişikler yapmanızı gerektirebilir. Soğuk kış günlerini geride bırakırken, ilerleyen günlerde güneşin etkisini arttıracağını da hesaba katarak cilt bakımınızı gözden geçirmeniz için harika bir zaman olabilir.
EXFOLİASYON
Bahar ayları cildi ölü ve artık işe yaramayan hücrelerden kurtarıp, tazelemek için harika bir dönemdir. AHA içeren serumlarla exfoliasyon yapabileceğiniz gibi, hızlı sonuçlar için şeker ovma gibi doğal peelingleri de tercih edebilirsiniz.
LEKE BAKIMI
Önceki senelerden kalan lekelerinizin daha da koyulaşmaması için, henüz güneş ışınları daha dikleşip yoğunlaşmadan başlamanız ışıltınızı geri kazanmanız için mükemmel bir zaman olabilir. Leke bakımı bütünsel yaklaşılması gereken bir bakım olduğu için güneş lekeleri için oluşturulmuş özel bakım setlerini tercih edebilirsiniz. Güneş koruyucu kullanımı kesinlikle ihmal etmeyin.
AKNE İZLERİ
İz bırakan akne lekeleri güneşin yoğunlaşıp dikleşmesiyle daha koyu bir renk alır. Akne lekelerini önlemenin en iyi yolu güneş koruyucu krem kullanmaktır. Ayrıca salisilik asit içeren ürünler kullanmak akne lekelerinin iyileşmesini sağlar. Akne genel bir cilt sorunu olduğu için, akneli ciltlere özel bütünsel bir yaklaşımla hazırlanmış cilt bakım setlerini kullanmayı değerlendirebilirsiniz.
GÜNEŞ KORUYUCU KREM
Bahar ayı itibarıyla güneş ışınları dikleşmeye başlar. Cildi yaşlandıran UVA kış-yaz havada bulunsa bile, leke oluşumunu hızlandıran UVB ışınlarının yoğunluğu artmaya başlıyor. Kışın güneş koruyucunuzu atlamış olsanız bile (ki bu hiç iyi bir şey değil), baharda hangisini kullanacağınıza mutlaka karar verip, dışarı çıktığınız her gün uygulamanız gerekir. Ciltte ağırlık ve beyazlık yapmayan, doğal, yüksek koruma faktörlü güneş kremlerini tercih edebilirsiniz.
NEMLENDİRME
Nemlendirme cildiniz için hayatsaldır. İyi bir nemlendirici cildin elastikiyetini artırır, kırışıklıkların görünümünü azaltır ve aşırı yağlanmayı dengelemeye yardımcı olur. İlkbaharda cilt bakım rutininize nemlendiricinizin performansını arttıracak nemlendirici bir tonik eklemek harika olabilir. Nemlendirici bir tonik cildinize anında tazelik verir ve aynı zamanda makyajınızın daha kalıcı olmasına yardımcı olur.
Cilt bakımı bazen bunaltıcı olabilir ve çok fazla ürün olduğu için doğru kararları verip vermediğinizden emin olamayabilirsiniz. Evolvy’de, ihtiyaçlarınıza uygun ürünleri bulabilmeniz için özel cilt bakım setleriyle, cilt durumunuza özel tamamı doğal, vegan, eczacı üretimi ürünlere ulaşabilirsin.
Bahar cilt bakımıyla ilgili daha fazla sorunuz varsa, bize @evolvy.skincare Instagram hesabımız üzerinde; ya da info@evolvy.co elektronik posta üzerinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimizle
Evolvy Ekibi Adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Cilt bariyerinizin zarar görüp görmediğini anlamak için cildiniz çok iyi gözlemlemeli, yaşam tarzı alışkanlıklarınızı detaylı bir şekilde gözden geçirmeniz gerekiyor.
Bunu daha kısa sürede ve daha pratik bir şekilde yapmanız için size 10 soruluk bir test hazırladık. Sorulara cevap vererek cilt bariyerinizin durumunu ve bunu düzeltmek için ne yapmanız gerektiği ile ilgili önerilerimizi okumak için sizler için hazırladığımız testi çözebilirsiniz.
Cilt bariyeri zararlı dış etkilere devamlı ya da yüksek miktarda ya da uzun süre maruz kaldığında ve buna eşlik edin kötü yaşam tarzı alışkanlıklarıyla zayıflamaya başlar. Zararlı dış etkilerle başa çıkmakta zorlanan cilt zamanla üzerindeki koruyucu tabaka olan sebum üretmekte zorlanır, sebumu az olan cilt dokusu, içeriğindeki suyu dışarı kaçırmaya başlar ve bu da nemsizliğe sebep olur. Öncelikle sebumun cilt tarafından üretilmesi ve cilde sunumundaki azalma ile nemsizlik ve sertlik baş gösterir.
Cildinizde gözlemlediğiniz normal dışı her durum cilt bariyerinizin zarar gördüğünün bir işareti olabilir. İlk önce nemsizlik, gerginlik ve kuruluk ile başlayan bu işaretler, zamanla kaşıntı, kızarıklık, cilt tonu eşitsizlikleri, aşırı yağlanma, akne, lekeler, kılcal damar görünümünün artışı, yaraların geç iyileşmesi ve koyu izler bırakması, erken yaşlanma belirtileri, cilt elastikiyetinde azalma ve alerjik reaksiyonlarla kendini gösterir.
Ayrıca çeşitli yaşam tarzı alışkanlıklar ve çevresel koşullar da cilt bariyerine zarar verir.
Bu durumu anlamak için cildinizi iyi gözlemlemeli, cilt bakım ve makyaj ürünleriniz seçiminizi daha titiz yapmalı ayrıca cildinizi zararlı dış etkenlere karşı korumalısınız.
Cilt bariyeri hakkındaki kapsamlı blog yazımızı okumak için TIKLAYIN!
Cilt bariyerinizin durumunu ve bunu düzeltmek için ne yapmanız gerektiği ile ilgili önerilerimizi okumak için sizler için hazırladığımız testi çözebilirsiniz. Test için TIKLAYIN!
Cilt bariyeri ile ilgili daha fazla sorunuz varsa, bize @evolvy.skincare Instagram hesabımız üzerinde; ya da info@evolvy.co elektronik posta üzerinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimizle
Evolvy Ekibi Adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Yağ bazlı temizleyiciler temel olarak yağdan oluşan, su içermeyen cilt temizliğinde kullanılan kozmetik ürünlerdir.
Yağ bazlı temizleyicilerle yapılan cilt temizliği, kimyanın en temel prensibi olan “benzer benzeri çözer” mantığına dayanır.
Yağ bazlı temizleyicinin kolaylıkla çözebildiği yapılar ise ciltten salgılanan yağ (sebum- çevresel kirlilik sebuma yapışır), makyaj malzemeleri ve güneş filtreleridir.
Yani yağ bazlı temizleyici cildinizde kalıntı ve kirlilik ile oluşan sebum, makyaj malzemesi ve güneş filtrelerini kolaylıkla ciltten uzaklaştırır.
İki ürün grubu da cilt temizliğinde kullanılmasına rağmen, ikisinin de çalışma prensibi ve ciltte bıraktığı etki çok farklıdır.
Yağ bazlı temizleyiciler sadece yağ ve durulama esnasında kolaylık sağlaması için, su ve yağı barıştıran yüzey aktif maddeler veya emülgatörlerden oluşur. Su içermezler.
Su bazlı temizleyicilerde ise yağ bulunmaz. Su bazlı temizleyiciler temel olarak su, yüzey aktif madde kombinasyonu, kıvam vericiler ve koruyucudan oluşur.
Yağ bazlı temizleyiciler benzer benzeri çözer mantığı ile çalışırlar.
Su bazlı temizleyiciler ciltten salgılanan fazla yağ salgısını (sebum) parçalar ve ciltten bu şekilde uzaklaştırırlar.
Yağ bazlı temizleyiciler cildin ihtiyacından fazla salgılanmış sebumu, makyaj kalıntılarını ve güneş filtrelerini kolaylıkla ciltten uzaklaştırabilirler.
Ancak su bazlı temizleyiciler özellikle suya dayanıklı makyaj malzemelerini ve güneş filtrelerini ciltten efektif olarak uzaklaştıramazlar.
Su bazlı temizleyiciler cilt üzerindeki sebumu kontrolsüzce uzaklaştırırlar. Cildin üzerinde cildin ihtiyacı kadar sebum olması gerekir. Sebumun varlığı cilt üzerinden nem kaybını engeller. Sebum cildinizin yumuşak ve canlı görünmesini sağlar.
Yağ bazlı temizleyiciler ciltten fazla sebumu çözerek uzaklaştırırlar. Sebumun fazlasını uzaklaştırsalar bile, bu kaybı yine kendi bünyesindeki yağ ile telafi edebilirler. Nazik ve yumuşak temizliği bu şekilde yaparlar.
Oysa su bazlı temizleyiciler sebumun tamamını çözerler ve içeriklerinde bunu telafi edebilecek yağ bulunmaz. Bu sebepten su bazlı temizleyiciler ile temizlik sonrası, kısa vadede gerginlik uzun vadede ise nemsizlik yaşanması yaygın görülen bir durumdur.
Yağ bazlı temizleyici kullanımı yaygın olarak sadece kuru ve hassas ciltlere tavsiye edilse de, bu kanı doğru değildir.
Cildin yapısı tüm canlılarda aynıdır. Cildimiz üzerinden düzenli olarak su kaybı yaşanır. Cilt bu durumu sebum salgılayıp, cildin üzerini bir film tabakası gibi kaplayarak engeller. Nemsizlik tüm cilt tiplerinin sorunu olabilir.
Yağlı ve karma ciltlerde, nemsizlik daha fazla sebum salgılanmasına ve sonrasında daha fazla siyah nokta, komedon ve akne oluşumuna sebebiyet verir.
Yağlı ve karma cilt tiplerinin yağ bazlı temizleyici ile cilt temizliğini yapması, cildin su kaybını engeller ve gerektiği kadar sebum salgılanmasını sağlar. Bu da akne, komedon ve siyah nokta oluşumunu azaltabilir.
Kuru cilt tipinin doğuştan sebum salgısı azdır. Kuru ciltler, yağ bazlı temizleyici kullanarak, temizleyicinin içindeki yağdan cildin faydalanmasını sağlayabilirler. Böylelikle ciltleri daha yumuşak ve canlı bir cilt görünümüne kavuşabilir.
Hassasiyet yaşayan ciltlerin, cilt bariyerlerinin zarar görmüş olma ihtimali çok yüksektir. Cilt bariyerinin daha fazla zarar görmemesi için sert temizleyicilerden uzak durmaları gerekir. Ciltlerinde hassasiyet yaşayan kişilerin, cilt bariyerini onarmak için cilt bakım rutinine kıymetli yağ asitleri içeren ürünler dahil etmeleri bu sürece destek olur. Yağ bazlı temizleyici de bu desteği sağlayacak ürünlerden biridir.
Cilt bariyeri ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak için kapsamlı blog yazımızı okumak için TIKLAYIN!
Bu kadar faydaya rağmen neden hala cilt bakım pazarında su bazlı temizleyiciler, yağ bazlı temizleyicilere göre daha baskın ve miktar olarak fazla diye düşünebilirsiniz.
En büyük sebep maliyettir.
Tamamı doğal, soğuk sıkım yağlar ile yağ bazlı temizleyici imal etmek ve bunu tüketiciye sunmak maliyetli bir süreçtir. Oysa su bazlı temizleyiciler, yağ bazlı temizleyicilere göre çok uygun fiyatlara imal edilir, çünkü içeriğinin çoğu sudur. Su eklemesi ile maliyeti düşen temizleyiciler, daha düşük fiyatlarıyla bir çok müşteri grubuna hitap edebilir.
Yağ bazlı ve su bazlı temizleyicilerin temizlik performansı ve etkinlik açısından birbirinden farkı olmamasına rağmen, yağ bazlı temizleyiciler cildi daha az tahriş ettiği için tercihiniz olabilir. ***
Yağ bazlı temizleyici için tavsiyemizi görmek için TIKLAYIN!
Yağ bazlı temizleyiciler ile ilgili daha fazla sorunuz varsa, bize @evolvy.skincare Instagram hesabımız üzerinde; ya da info@evolvy.co elektronik posta üzerinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimizle
Evolvy Ekibi Adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
(***) Kaynak: The optimal cleansing method for the removal of sunscreen: Water, cleanser or cleansing oil? Wei Chen MD, Mei He MB,Li Xie MM,Li Li PhD, MD (https://doi.org/10.1111/jocd.12995)
]]>
Cilt tipi bize genetik olarak aktarılan, zamanla değişmeyen, cildin farklı özellikleri göz önüne alınarak yapılan bir sınıflandırılma yöntemidir. Gösterdiği karakteristik özelliklere göre dört tip cilt tipi vardır.
Oldukça basit gözlemlere dayanarak ya da cilt tipi tespiti için özel hazırlanmış testler ile cilt tipinizi kolaylıkla tespit edebilirsiniz.
Cilt tipi testi basit gözlemsel kriterlere dayanarak, cildinizin yukarıda bahsettiğimiz gruplardan hangisine ait olduğunu bulmak için yapılan testlerdir. Uzman kişiler cilt tipinizi kısa bir cilt incelemesinden sonra anlayabilseler bile, daha net sonuçlar için kişiye yönetilen sorular ve verdiği cevaplar neticesinde daha kesin sonuçlar elde edilir.
Cilt tipi testleri öncelikle cildinizi tanımak için harika bir başlangıçtır. Birçok kişi cilt tipinin tespiti ile, cilt bakımına nereden başlayacağı, hangi ürünleri seçeceği, hangi ürünlerin cildine iyi gelip, gelmeyeceği gibi birçok seçimi bilinçli bir şekilde yapabilir. Örneğin cilt tiplerinde en çok karışan ve bu sebepten yanlış bakımlar uygulanan cilt tipleri yağlı ve karma ciltlerdir. Benzer gibi görünse de ikisi de farklı bakımlara ve yaklaşıma ihtiyaç duyarlar.
Cilt tipi tespiti için cildin yağ salgılama seviyesi (sebum miktarı), parlama seviyesi, nem seviyesi, gözenek miktarı, gözeneklerin yerleşimi, pullanma ve hassasiyet durumları gibi kriterlere bakarak karar verilir. Bu özellikler doğrultusunda cilt tipinizi anlayabilirsiniz.
Seçenekleri dört cilt tipinden birinin tespitine yönelik olarak hazırlanmış, cildiniz ile ilgili sorulardan oluşan testleri cevaplayarak kolaylıkla cilt tipinizi tespit edebilirsiniz. Cilt tipleri testi sonucunda cilt tipinizi belirleyebilirsiniz. Test sonucunda cildiniz yağlı, karma, kuru ya da normal cilt tiplerinden birine ait özellikler gösterir.
Cilt tipi testi ile dört tip cilt tipi tespit edilir. Bunlar yağlı, karma, kuru ve normal cilt tipleridir. Neye göre farklılaştıklarını aşağıda açıklamaya çalıştık.
Yağlı cilt tipinde fazla sebum üreten aşırı aktif yağ bezleri vardır, sebum aşırı üretilir. Cilt parlama yapar ve gözenekleri belirgindir.
Yüzün farklı bölgelerinde farlı sebum salgılanması gözlemlenir. Yağlı ve kuru ciltlerin birleşimidir. Cildin T bölgesinde çok fazla sebum üretir. Yanaklar, ağız çevresi ve göz çevresindeki sebum miktarı az, T- bölgesinde olması gerekenden fazla salgılanır. Yanaklar kuru ve mat; burun üzeri, alın ve çene bölgesi aşırı yağ salgılamaktan parlama yapar. T bölgesindeki gözenekler belirgindir.
Kuru cilt tipinde, cildin sebum üretimi azdır. Sebumu az salgılanan cilt kendi bünyesindeki suyu tutmaz ve kurur. Görünüşü mat ve pul puldur.
Sebum salgısı ve gözenek görünümü normal görünür. Mat ya da parlak görünmez.
Cilt tipinizi anlamak cildinizin ihtiyaçlarını anlamak demektir. Cildinizin ihtiyaçlarını anladığınızda ona nasıl bakım yapacağınızı, nasıl makyaj ürünleri kullanacağınızı, cildinizin tepkilerini ve oluşan bu tepkilerin nedenlerini anlar, ihtiyaçlarını bu yönde karşılayabilirsiniz. Cilt tipinizi öğrenmek sağlıklı ve ışıltılı bir cilt görünümü için çok önemlidir. 8 basit soruya cevap vererek, cilt tipinizi öğrenebilir, cildinizin ihtiyaçlarını en etkin biçimde karşılayabilirsiniz.
Cilt Tipi Testine Başlamak için TIKLA!
Cilt tipi ve cilt tipi testiyle ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram üzerinden @evolvy.skincare profilimizden yada email ile info@evolvy.co adresinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimizle
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>Cildi nemlendirmek onun sağlıklı kalması ve canlı görünmesi için yaşamsal öneme sahiptir. Cildiniz birçok sebepten kuruyabilir ya da doğuştan kuru bir cilde sahip olabilirsiniz, cildinizin sağlıkla ışıldamasını, genç ve diri görünmesini istiyorsanız, cildinizi doğru nemlendiriciyle, ihtiyacı olduğu kadar nemlendirmeniz gerekir.
Cildin üst tabakasına, uygun cilt bakım ürünleriyle uygulanan; amacı cildimizdeki nemin dışarıya kaçmasını engelleme ve aynı zamanda özel içeriklere sahip ürünlerle cilde dışarıdan nem verme işlemine verilen isimdir.
Cildin en dış tabakası (stratum corneum) bizi dış dünya ile ayıran ince ama güçlü bir örtüdür. Çeşitli sebeplerden dolayı stratum corneum kurur ve nemini tutamaz. Nem cildin en dış tabakasından buharlaşarak cildi terk eder. Buna trans epidermal su kaybı (TEWL) denir.
Cildimizin kurumasına sebep olan ve trans epidermal su kaybını arttıran sebepler:
Cilt uygun nemlendiriciyle nemlendirilmezse öncelikle estetik sorunlar baş göstermeye başlar. Bunlar:
Bu işaretlere rağmen yeterli seviyede nemlendirilmeyen ciltte bir süre sonra çatlakların cilt yaralarına dönüşmesi, kserozis, egzama ve psöriazis gibi tıbbi tablolar da oluşabilir.
Cildi nemlendirme için en ideal seçim emülsiyon tipi (su bazlı) kremlerdir. Su bazlı kremler hem su hem de yağ içeren iki faz ve nemlendirme etkili birçok aktif madde içerir. İdeal bir nemlendiricide aşağıdaki dört grup içeriğin mutlaka bulunması gerekir.
Cilt nemlendirme fonksiyonu olan her üründe bu dört grubun mutlaka yer alması gerekir. Cildinizi etkin olarak nemlendirmek ancak bu dört grubun uygun oranda ve kalitede birleşimiyle mümkün olur.
Doğal nemlendirici kremlerin, daha uygun fiyatlı kimyasal içerikli kremlere göre cildi nemlendirme performansında hiçbir fark yoktur. Doğal nemlendirici kremler, cilt bariyerini onarıcı etkilerinden dolayı cildiniz için uzun ve kısa vadede daha faydalıdır. Doğal nemlendirici kremler doğal sıvı yağlar, çiçek suları ve esansiyel yağlar içerir. Kimyasal içerikli, market kremleri ucuz mineral yağlar, parafin, vazelin, silikon, polimer, yapay koku ve renklendiriciler gibi cilde hiçbir fayda sunmayan içerikler ile üretilir. Doğal nemlendirici kremlerdeki sıvı yağlar, çiçek suları ve esansiyel yağlar antioksidan ve onarıcı etkileriyle cilt bariyerine onarım yaparak, nemlendirme sağlarlar. Doğal nemlendirici kremlerle cildiniz hem nemlenir hem de beslenir.
Cildinize sadece doğal yağ sürerek, cilt nemlendirme ideal olarak maalesef mümkün değildir. Yukarıda anlatılan ideal cilt nemlendirmede olması gereken dört içerik grubunun dördü de doğal yağlarda maalesef bulunmaz. Doğal sıvı yağlar yumuşatıcı (emolient), doğal katı yağlar da tıkayıcı (oklusiv) özellik taşırlar. Bünyelerinde saf su ve nem çekici (humectant) bulunmadığı için cildinize sadece doğal yağ sürerek ideal bir nemlendirme performansı yakalamanız imkansızdır. Doğal yağlardan, besleyici cilt serumlarında ya da nemlendirici üzerine ekstra nem mühürleyici olarak faydalanabilirsiniz. Cildinizi nemlendirmek için mutlaka emülsiyon tipi (su bazlı) krem kullanmanız gereklidir.
Cilt nemlendirme cildinizde gerginlik, kuruluk, kaşıntı, cildin üst yüzeyinde sertleşme hissettiğiniz anda hemen yapılmalıdır. Günde bir ya da iki gibi rakamlarla kendinizi kısıtlamayın. Cildinizi dinleyin ve ihtiyacı olduğu anda onu nemlendirip yumuşak kalmasını sağlayın. Ayrıca banyo, duş, tıraş ve peeling sonrası mutlaka cildinizi nemlendirin.
Nemlendirici kremler cildinizin nemlenmesine büyük katkı sağlar ancak pozitif yaşam alışkanlıklarınızla nemli, canlı ve esnek bir cildi garantilersiniz.
Cilt nemlendirme cildinizin sağlığı ve ilerleyen yaşlara hazırlanması için çok önemli bir işlemdir. Cildinizin daha esnek, ışıltılı, genç ve diri görünmesi için günlük nemlendirmeyi kesinlikle ihmal etmeyin. Cildinizi nemlendirmeyi unuttuğunuz yada ihmal ettiğiniz dönemlerde bir kuru üzüm ile taze üzümün görünüşünü, gözünüzün önüne getirerek motive olabilirsiniz 😊
Doğru nemlendiriciyle hep taze üzüm gibi kalmanız dileğiyle…
Cilt nemlendirmeyle ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram üzerinden @evolvy.skincare profilimizden yada email ile info@evolvy.co adresinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimizle
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Hepimiz biyoloji dersinden, cildimizin (deri) vücudumuzun en büyük organı olduğunu biliyoruz. Cilt vücudumuzun bütünlüğü ve sağlığı için bizi zararlı dış etkenlerden koruyan bir örtüdür.
Cilt çok ince olmasına rağmen, birçok katmandan oluşur. En dış katmanının görevi vücudumuzun içini ve dışını ayıran bir bariyer yani koruyucu bir sınır oluşturmasıdır. Teknik olarak bu katmana stratum corneum, bu göreve de cildin bariyer fonksiyonu denir kısaca cilt bariyeri olarak bilinir.
Cilt dışarıdan gelen tüm zararlı etkilerden bizi korur. Cilt dış dünyaya karşı en iyi savunmamızdır. Bariyer fonksiyonu yani koruma görevi cildin en önemli işlevidir. Zararlı dış etkenlerden dolayı bazen bu görevi bazen tam olarak yerine getiremez. Görevini yerine getiremediğinde de cildimiz zararlı dış etkenlerden kendini koruyamaz ve çeşitli problemlerle size yardım sinyalleri gönderir.
Cilt bariyeri yukarıda bahsettiğimiz zararlı dış etkilere devamlı ya da yüksek miktarda ya da uzun süre maruz kaldığında zayıflamaya başlar. Aşırı zararlı dış etkiyle başa çıkmakta zorlanan cilt zamanla üzerindeki koruyucu tabaka olan sebum üretmekte zorlanır, sebumu az olan cilt dokusu su dışarı kaçırmaya başlar ve bu da nemsizliğe sebep olur. Öncelikle sebumun cilt tarafından üretilmesi ve cilde sunumundaki azalma ile nemsizlik ve sertlik baş gösterir.
Cildinizde gözlemlediğiniz normal dışı her durum cilt bariyerinizin zarar gördüğünün bir işareti olabilir. İlk önce nemsizlik, gerginlik ve kuruluk ile başlayan bu işaretler, zamanla kaşıntı, kızarıklık, cilt tonu eşitsizlikleri, aşırı yağlanma, akne, lekeler, kılcal damar görünümünün artışı, yaraların geç iyileşmesi ve koyu izler bırakması, erken yaşlanma belirtileri, cilt elastikiyetinde azalma ve alerjik reaksiyonlarla kendini gösterir.
İyi haber şu ki, ne kadar zarar görürse görsün, zarar görmüş cilt bariyerinizi onarabilirsiniz. Cildinize zaman tanımanız ve bu konuda istikrarlı olmanız gerekir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve cilt bakım rutininizin tekrardan yapılandırılması gerekebilir.
Cilt bariyerinize zarar veren kök nedeni bulmak her zaman harika bir başlangıçtır. Yaşam tarzınız ve kullandığınız temizlik ve bakım ürünlerini gözden geçirerek, cilt bariyerinin onarım sürecini bütünsel olarak ele almak her zaman daha hızlı ve daha etkin sonuç verir. Sadece tek bir ürün, bu sorunu çözmek için yeterli olmayabilir. Yukarıda bahsettiğimiz zararlı dış tehditlerden korunup korunmadığınızı kontrol etmek de önemlidir. Misal güneş koruyucu kullanmamak cildin bariyer fonksiyonunu zayıflatması yanında başlı başına birçok cilt sorununa sebep olabilir.
Cildinizde nemsizlik, gerginlik ve kuruluk, kaşıntı, kızarıklık, cilt tonu eşitsizlikleri, aşırı yağlanma, akne, lekeler, kılcal damar görünümünün artışı, yaraların geç iyileşmesi ve koyu izler bırakması, erken yaşlanma belirtileri, cilt elastikiyetinde azalma ve alerjik reaksiyonlar gibi işaretlerden bir ya da birkaçını cildinizde gözlemliyorsanız bazı önlemler almanın zamanı gelmiş demektir.
Cilt bariyerinizi onarmak için adım adım izlemeniz gereken örnek bir yol haritası aşağıdaki gibi olabilir.
pH cildin asitlik derecesini gösteren bir ölçü birimidir. pH rakamı küçüldükçe asitlik artar, büyüdükçe azalır. Suyun pH’ı 7 dir ve buna nötr denir, yani asidik değildir. pH’ı 7’nin altına düşen her şey asit tarafa doğru kaymaya başlar. Cildin doğal ve sağlıklı pH’ı 5 olarak kabul edilir yani biraz asidiktir. Sabunların pH’ı 9 dur yani cildin pH’ı ile uyumsuzdur. Profesyonel salonlarda ya da dermatologların uyguladığı soyma işlemi yapan solüsyonların da pH’ı 3 civarındadır. Limon, sirke gibi ev yapımı ürünlerde kullandığınız ürünlerin pH’ları 2,5-3 civarındadır. pH’ı cildiniz ile uyumlu ürünler seçmek bu açıdan çok önemlidir.
Cilt bariyerinin onarımı dört ile sekiz hafta arasında sürer. Ayrıca cilt bariyerinizin bir daha zarar görmemesi için cilt bakımınızı yaşam boyu bilinçli bir şekilde sürdürmeniz sizin yararınıza olacaktır.
Cildinize zaman tanımanız ve bu konuda istikrarlı olmanız gerekir. Cilt bariyeriniz bir günde zarar görmediği için çok hızlı bir iyileşme beklememeniz en doğrusudur. Doğru bakımları uygulayıp istikrarlı olduğunuzda cildiniz mutlaka sizi mutlu edecek cevapları verecektir.
Temel cilt bakımına dönerek mutlaka yüksek faktörlü bir güneş koruyucu ilk etapta yeterlidir.
1-Temizleme: Jel ve köpük gibi cildin kıymetli sebum tabakasını soyan; sabun gibi cildin pH’ına dost olmayan cilt temizleme ürünlerini mutlaka bırakın. Yerine cildin mevcut sebumunu kaldırmadan, hatta mümkünse ona destek olacak, nazik temizleyicilerle günde bir defa cilt temizliğinizi yapabilirsiniz. Yağ bazlı temizleyiciler bu adımda önerdiğimiz temizleyici tipidir.
Temizleyicide dikkat etmeniz gereken içerikler: Bitkisel yağlar, E vitamini, Nazik yüzey aktif maddeler, doğal renginde ve parfümsüz olması.
2-Tonik: Hava kirliliği cildin savaştığı en büyük dış etkenlerden biridir. Toksinlerin yarattığı oksidatif stresi önlemesi açısından tonik günlük cilt bakımında metabolik temizleyici görevini görür.
Tonikte dikkat etmeniz gereken içerikler: Çiçek suları, Gliserin, Hyaluronik Asit, B3 Vitamini (niasinamide), B5 Vitamini (pantenol) gibi içerikler cilt bariyerinizin onarımına katkıda bulunur. Alkol, parfüm, renklendirici bulunmaması gerekir.
3-Nemlendirici: Bu dönemde nemlendirici büyük önem taşır, nemlendiricinizin ayrıca onarıcı özellikte olması çok önemlidir. Güzellik marketlerinin raflarındaki birçok ürün onarım sağlayamaz.
Nemlendiricide dikkat etmeniz gereken içerikler: Doğal yağlar, Hyaluronik Asit, B3 Vitamini (niasinamide), B5 Vitamini (pantenol), Gliserin, Seramid, Üre, Aloe, Kaplan Otu, Aynısefa, Sarı Kantaron gibi içerikler cilt bariyerinizin onarımına katkıda bulunur. Alkol, parfüm, renklendirici bulunmaması gerekir.
4-Balm: Çok kuru ciltlerde ya da cildinizin aşırı kuruduğu dönemlerde nemi hapsetmesi için yağ oranı yüksek balmlar(merhemler) kullanmanız cildinizin suyu kendi bünyesinde tutmasına destek olur.
Balmda dikkat etmeniz gereken içerikler: Doğal yağlar, E vitamini ve doğal mumlar (balmumu, kandelila mumu vb.) gibi içerikler cilt bariyerinizin onarımına katkıda bulunur. Parfüm ve renklendirici bulunmaması gerekir.
5-Güneş Koruyucu: Koruyucu önlemlerin en önemlisi güneşten korunmaktır. Güneş cilt bariyerine yüksek ölçüde zarar verir. Koruma faktörü en az otuz olan (daha yükseği her zaman daha iyidir) güneş koruyucunuzu her gün, dört mevsim dışarı çıkarken uygulamanız gerekir. Güneş koruyucunun ayrıca geniş spektrumlu filtreler içermesi de sizi tüm zararlı güneş ışınlarından korur.
Kullandığınız diğer tüm ürünlere cilt bariyeri onarım sürecinde bir süre ara vermenizi öneririz. Cilt bariyeriniz eski sağlıklı haline döndüğünde her seferinde tek bir cilt problemini önceliklendirerek serum kullanımına başlayabilirsiniz.
Sağlıkla ışıldayan güzel bir cilde kavuşmanın sırrı, cilt ve cilt bakımı hakkında doğru bilgi, doğru ürünlerle, istikrarlı cilt bakımından geçer.
Cilt bariyeri ile daha fazla sorunuz varsa bize Instagram’dan (@evolvy.skincare) ya da email ile (info@evolvy.co) ulaşıp, sorularınızı iletebilirsiniz.
]]>
Cildinizde ele gelmeyen içi boş çukurlar fark ettiniz mi? Cevabınız evet ise muhtemelen ciltteki gözenekler nasıl kapanır sorusunun doğru cevabını merak etmişsinizdir. Bu içi boş çukurlar ciddi bir rahatsızlık olmadığı gibi estetik kaygılar nedeni ile can sıkıcı olabilir. Bu yazımızda ciltteki gözenekler nasıl kapanır, neden olur ve nasıl ortadan kaldırılır anlatacağız.
Gözenekler ciltteki küçük açıklıklar olarak adlandırılır. Cildimiz bu küçük açıklıklardan nefes alır. Gözeneklerimizde kıl folikülleri ve yağ bezleri bulunur ve bu bezler cildimizi nemli tutan sebumları üretir. Aslında gözenekler cilt için zararlı açıklıklar değildir ve tamamen kapatılmaları imkansızdır. Kişilere rahatsızlık veren görüntü gözeneklerin normalden büyük hale gelmesi ile oluşur ve bu problem gözenek sıkılaştırıcı yardımı ile ortadan kaldırılır.
Gözeneklerin genişlemesine neden olan 3 ana etken bulunur:
Genellikle yaşlanmanın doğal bir sonucu olarka kolajen üretimi azalır ve bu durum gözeneklerin genişlemesine neden olur.
Güneşın zararlı etkilerinin aşırı sebum üretimini tetiklediği bilinmektedir.
Kalın saç kökleri gözeneklerin elastikiyetinin azalmasına neden olur ve bu da gözeneklerin genişlemesine neden olur.
Gözenekler karşımıza en sık yüzde çıksa da kollar ve bacaklar gibi cildin birçok bölgesinde oluşabilir. Gözenekleri kapatmak diye bir durum söz konusu değildir ancak gözenekleri küçültmenin birçok yolu vardır:
Günlük kullanıma uygun temizleyici ürünler gözenekleri temiz tutmaya yardımcı olur. Cilt tipinize uygun bir temizleyiciden yardım alarak cildinizi sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez nazikçe yıkayın.
Cilt tipinize uygun temizleyiciler ile cildinizi derinlemesine arındırın.
Cildinizi düzenli olarak nemlendirdiğiniz zaman aşırı sebum üretiminin önüne geçebilirsiniz. Cildinize uygun bir nemlendiriciyi temiz ve nemli cilde uygulayın. Cildi düzenli nemlendirmek yağ bezlerinin cilt tabakasına derinlemesine nüfuz etmesine olanak sağladığı için gözenek sıkılaştırıcı bir etki gösterir.
A vitamini içeren ürünlerin gözenek sıkılaştırıcı görevi gördüğü bilindiğinden cilt bakım rutininize ekleyebileceğiniz bu ürünler bakımınıza destek olacaktır.
Düzenli olarak peeling yapmak cilt yüzeyindeki biriken kir ve ölü cilt hücrelerini uzaklaştırır. Bu işlem cildin daha pürüzsüz olmasına yardımcı olurken geniş gözenek görünümünü azaltır.
Cilt için oldukça faydalı olan kil maskesinin bir özelliği de gözenek sıkılaştırıcı etkide bulunmasıdır. Cilt bakım rutininize kil maskesi eklemeyi ihmal etmeyin.
Gözenekleriniz içerisine kir dolduğu için genişlemiş gözüküyor olabilir. Bir buhar odasında 10 dakika kadar bekleyin ve ardından yüzünüzü yıkayıp temiz bir havlu ile kurulayın.
Karanfil yağı gibi uçucu yağların bakterileri uzaklaştırdığı tespit edilmiştir. Cilt bakım rutininize ekleyeceğiniz uçucu yağlar ile gözeneklerinizi küçültebilirsiniz.
Kimyasal peelingler cildi pul pul dökerek ölü deriyi uzaklaştırır ve yenilenmiş bir cilt tabakasına zemin hazırlar. Kimyasal peeling gözeneklerde biriken fazla kiri uzaklaştırarak gözenek sıkılaştırıcı bir etki sağlar. Kimyasal içerikli ürünleri dermotolog tavsiyesi ile cilt yapınıza uygun şekilde uygulamanız tavsiye edilmektedir.
Makyajla uyumak ciltte kir birikmesine neden olarak gözenekleri tıkayabilir. Gözeneklerin tıkanması ise geniş gözenek görünümüne neden olur. Uyumadan önce makyajınızı çıkarıp cildinizi temizlediğinizden emin olun.
Yüzdeki geniş gözenekler cildin diğer kısımlarına oranla daha gözle görünür niteliğe sahip olurlar. Aşağıda belirttiğimiz 6 madde yüzdeki gözeneklerin genişlemesine neden olan etkenler olabilir:
Yağlı ciltler büyük gözenek görünümüne daha yatkın olabilir.
Yaş aldıkça cilt elastikiyetini kaybettiği için gözenekler daha geniş bir görünüme sahip olabilir.
Çoğu cilt probleminin altında güneş ışınlarına doğrudan maruz kalmak yatar. Tıpkı diğer cilt rahatsızlıklarında olduğu gibi geniş gözenek görünümünün nedenlerinden birisi de güneş ışınlarıdır.
Yukarıda bahsettiğimiz gözenek sıkılaştırıcı yöntemlere ek olarak, yüzdeki gözeneklerin tedavisi için:
Alfa hidroksi asitler ciltteki kolajen üretimini artırır ve bu sayede cilt sıkılaşırken aynı zamanda esnekliği artar. Eğer AHA içeren cilt bakım ürünlerini cilt bakım rutininize ilk defa dahil edecekseniz asit miktarı düşük bir ürünle başlamanızı ve haftada 2 kez uygulamanızı öneririz. Uygulama sıklığını zamanla arttırabilirsiniz.
Gözenekleri sıkılaştırmak o kadar da zor değil. İşte evde yapabilecekleriniz:
Güneş kremi kullanımı, cildinizi güneşin zararlı etkilerinden koruyacağı gibi cildi nemlendirerek fazla sebum üretiminin önüne geçer. Bu da daha küçük gözenekler demektir.
Bol bol su içmek cildinizi nemlendirmenin en zahmetsiz yoludur. Nemini kaybetmiş kuru ciltler gözeneklerin genişlemesine neden olacaktır.
Makyajınızı temizlemeden uyumak gözeneklerinizi genişletecektir.
Dış güzellik için iç sağlık önemlidir! Sağlıklı bir beslenme düzenini hayatınıza adapte etmek akne oluşumunu azaltacaktır. Bu da daha küçük gözenekler demektir.
Evde uygulayabileceğiniz bazı yöntemler şöyledir:
Aloe veranın içinde bulunan çinkonun gözenekleri sıkılaştırmaya yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu da büyük gözeneklerin görünümünü azaltmaya yardımcı olurken cilt dokusunu pürüzsüzleştirir. Aloe vera jeli ayrıca cildi temizler ve gözeneklerin normalden geniş görünmesine neden olan yağı ve kiri temizlemeye yardımcı olur. İçeriğinde aloe vera bulunan ürünleri kullanabilirsiniz.
Aloe veralı ürünlerin kullanımından bahsedilebilir direkt olarak aloe vera sürümü değil.
Yumurta akının cildi sıkılaştırıp gözeneklerin küçülmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu da aynı şekilde gözeneklerinizin daha küçük görünmesini ve daha az belirgin olmasını sağlar.
]]>
Hiperpigmentasyon olarak da bilinen kahverengi renkte cilt lekeleri, cildin normalin üstünde melanin üretmesi ile meydana gelir. Bu yazıda estetik kaygılar nedeni ile kişileri rahatsız edebilen cilt lekelerine neyin iyi geldiğini ve lekelerin nasıl yok edilebileceğini inceleyeceğiz.
Kişinin cildi ile aynı yapıya sahip olan kahverengi lekelerin rengi açık ile koyu kahverengi arasında değişiklik gösterebilir. Genellikle güneşin zararlı ışınlarının neden olduğu kahverengi lekeler çeşitli boyutlarda meydana gelebilir ve en sık ellerin arkasında, yüzde, omuzlarda ve sırtta karşımıza çıkar.
Ciltteki kahverengi lekelerin oluşumunda birçok etken vardır:
Güneş ve karaciğer lekeleri olarak da karşımıza çıkan güneş hasarı, güneş ve solaryuma fazla maruz kalan kişilerde kahverengi lekeler olarak kendini gösterebilir. Yaşlanmanın etkisi ile güneş lekeleri artış gösterir.
Kadınlarda daha sık görülen “melazma” ciltte küçük kahverengi lekelere neden olan bir cilt rahatsızlığıdır. Hamilelik, hormon tedavileri ve doğum kontrol hapları melazma oluşumunu tetikleyebilir.
Bazı medikal ilaçların yan etkileri cilt lekelerine sebebiyet verebilmektedir. Bu gibi durumlarda öncelikle bir hekime danışmanızı tavsiye ederiz.
Ciltte meydana gelen bir iltihaplanma daha sonra kahverengi lekeler bırakabilir. Egzama, sedef ve akne gibi cilt rahatsızlıkları bu kahverengi lekelerin sebebi olabilir.
Ciltte kesik, böcek ısırığı ya da yanma sonucu meydana gelen yaralar iyileştikten sonra kahverengi lekeler bırakabilir. Bu lekeler her zaman kalıcı değildir.
Cilt ve saç için kullanılan kozmetik ürünler bazen hassas ve alerjen cilde sahip kişilerde cilt lekelerine sebep olabilir.
Diyabet, ciltte kahverengi lekelere neden olabilir. Diyabet sebebiyle cilt lekesi oluşumunda öncelikle hekiminizle görüşmeli ve hekiminizin tavsiyesine uygun bir şekilde alternatif yöntemlere yönelmelisiniz.
Cilt lekeleri medikal bir rahatsızlık olmamakla birlikte birçoğumuz için rahatsız edici bir görünümdür. Dolayısıyla cilt lekesine sahip olan her kişi cilt lekelerine ne iyi gelir? Sorusunu en az bir kez arama motorunda aratmıştır. Dermatologlar kahverengi cilt lekelerinin giderilmesi için çeşitli kremler, serumlar ya da alternatif operasyonlar sunabilir. Krem ve serumlar operasyonlara kıyasla daha az maliyetli olup yan etkilere neden olma olasılıkları düşüktür.
İnatçı cilt lekelerine çözüm sağlamak amaçlı üretilen Evolvy Radiant Leke Karşıtı Cilt Bakım Serumu çeşitli söz konusu cilt lekeleri ile mücadele ederek yeni lekelerin oluşumunu engeller. Kahverengi lekelerin görünümünü azaltır ve uzun vadede cildi onarırken yumuşatır.
Geçmeyen cilt lekelerine üzüleyin, geçmeyen cilt lekeleri için formülden haberdar olun! Evolvy’nin Leke Karşıtı Cilt Bakım Serumu kalitesini doğal içeriğinden alıyor. Formülü doğal bitkisel yağlardan, bitki özlerinden ve vitaminlerden oluşan serum içeriğinde zararlı kimyasal madde barındırmaz.
Cildin maruz kaldığı güneş ışınları ve doğal yaş alma süreci gibi birçok etkene bağlı olarak oluşan kahverengi cilt lekeleri Evolvy’nin mucizevi serumu sayesinde artık bir problem olmaktan çıkıyor. Geçmeyen cilt lekeleri için formül ciltteki mevcut kahverengi lekelerle savaşıp onları yok ederken aynı zamanda yeni leke oluşumunun önüne geçmeyi vadediyor.
Radiant Leke Karşıtı Cilt Bakım Serumu’nun cilt bakım rutinine dahil edilmesi cildin lekelerden arınırken aynı zamanda daha aydınlık, pürüzsüz ve yumuşak bir dokuya bürünmesine yardımcı olur. Leke serumu kahverengi lekelere sebep olan güneş ışığından sizi korurken içeriğinde bulunan esansiyel yağlar sayesinde cilt tonunu eşitlemeye yardımcı olur.
Doktorunuz cildinizde oluşan güneş lekelerini inceledikten sonra sizin için uygun olan tedaviyi önerecektir.
Güneş lekelerinin giderilmesi sürecinde kimyasal soyuculardan destek alınır. Kimyasal peeling de güneş lekelerinin giderilmesinde sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Derinin üst tabakası soyularak ciltte lekelenmelere neden olan fazla melanin oluşumu azaltılır. Kızarıklık ve hassasiyet gibi yan etkiler oluşabilir ve 3 ila 10 gün arasında geçmesi beklenir.
Krioterapi denilen dondurma tedavisi ve lazer de güneş lekelerine iyi gelen alternatif yöntemlerdendir.
Gebelik döneminde ise tedavi genellikle kremler ve serumlar ile sınırlı tutulur. Evolvy’nin doğal içerikli leke giderici serumu her yaş ve cinsiyet için uygun olup güneş lekeleri için güvenle kullanılır.
Cilt lekelerinin kalıcılığı cilt probleminin ne olduğuna göre değişiklik gösterebilir. İltihap, yanma, böcek ısırığı ve alerjen etkiler nedeni ile oluşan cilt lekeleri bazen kendiliğinden geçebilirken bazen kalıcı olabilmektedir.
Güneşin etkileri nedeni ile oluşan lekeler kalıcı değildir, ancak kalıcı olmamaları için tedavi edilmeleri gerekmektedir. Doktorunuza danışarak sizin için en uygun olan tedavi yöntemini öğrenebilirsiniz. Cilt lekelerinden muzdarip kişiler alternatif operasyonlara başvurmadan önce doğal tedaviler ve serumlar ile lekelerin etkisini azaltma eğiliminde olmaktadır.
Akne, egzama ve sedef gibi cilt problemleri tedavi gerektirir ve tedavi edilmediklerinde cilt lekeleri kalıcı olabilir.
Yüzdeki koyu lekeler cildin aşırı melanin üretiminden kaynaklanır. Melanin ise cildimize, saçlarımıza ve gözlerimize renk veren pigmenttir. Melanin pigmentleri “Melanosit” adı verilen hücreler tarafından üretilir.
Melanositleri güneş ışığını emen süngerler olarak düşünebiliriz. Yani cildiniz güneşin zararlı ışınlarına (UV) ne kadar maruz kalırsa sünger gibi düşündüğümüz melanositler o kadar melanin pigmentini içine hapseder. Kısacası yüzdeki koyu lekelerin oluşumunu doğrudan güneş ışınlarına maruz kalma sonucu artan aşırı melanin pigmentine bağlayabiliriz. Ek olarak yüzdeki koyu lekelerin artışı aşağıdaki etkenlere de bağlı olabilir:
Yukarıda bahsettiğimiz ciltteki kahverengi lekelerin tedavisinde kullanılan operasyonlar yüz lekeleri için de uygulanabilir. Bu operasyonlara ek olarak kendiniz aşağıdaki çözüm yollarına başvurabilirsiniz;
Aydınlatıcı kremler kolaylıkla erişilebilir fakat kullanmadan önce içeriğinden emin olmanızı tavsiye ederiz. Reçetesiz ulaşılabilen hidrokinon kremler uzun süreli kullanımda okronozis adı verilen koyu mavi-siyah renk pigment birikiminin ciltte artması rahatsızlığına neden olabilir.
Yüz lekelerine iyi gelen retinoid ve A vitamini tedavisi kolajen üretimini uyarır ve ciltteki ölü deriyi pul pul döker. Tahrişe neden olmaması için cilt bakım rutinine dahil edilirken haftada 2-3 uygulama ile başlanması önerilir.
Yüzdeki lekeler için dermatolojik operasyonlar ve reçeteli ilaçların yanı sıra uygulayabileceğiniz doğal yöntemler şöyledir:
Cildi aydınlatmak için tercih edilen reçetesiz ilaçlar reçeteli ilaçlar kadar etkili değildir fakat işinize yarayabilirler. Ancak, ilaç kullanımına karar vermeden önce içeriği hakkında araştırma yapmanızı öneririz.
Doğal içerikli kremler ve serumlar ile yüzdeki kahverengi lekeleri azaltabilir, yeni lekelerin oluşumunu engelleyebilirsiniz.
Meyan özü, dut, aloevera gibi doğal içerikler ile lekeleri azaltabilirsiniz.
]]>Gül ya da diğer adıyla Roza Hastalığı cildin aşırı kızarması ile karakterize aşırı hassasiyet ve tepkisel durumlar geliştirdiği bir cilt hastalığıdır. Pembe- kırmızı cilt görüntüsü ortaya çıkardığı için Latince Roza Hastalığı olarak bilinse de Türkçe’ye Gül Hastalığı olarak çevrilmiştir. Gül hastalığında pembe- kırmızı cilt görünümünün yanı sıra bazen akne bazen genişlemiş kılcal damarlar bazen ciltte dışarı çıkan püstüller bazen de minik isilik tarzı cilt döküntüleri de gözlemlenebilir.
Gül hastalığının nedeni bilinmemektedir. Nedenine dair birçok teori olsa da kesin bir neden tıbbi olarak henüz bulunamamıştır.
Bir hastalığın tedavisi için sebebinin kesin olarak bilinmesi gerekir. Roza Hastalığının sebebi hala tam olarak bilinmediği için henüz kesin tedavisi yoktur.
Gül hastalığının maalesef tedavisi yoktur. Gül hastalığını yaşam tarzı değişiklikleri, tetikleyicilerden kaçınma ve uygun cilt bakım ürünleri kullanarak kontrol altında tutabilirsiniz. Gül hastalığının ataklarını kontrol etmek için doktorlar tarafından reçete edilen ağızdan alınan ilaçlar da maalesef kalıcı çözüm sağlamaz. Gül hastalığına en iyi çözüm uygun cilt bakımı ile cilde destek olmak, Roza ataklarını tetikleyecek durumlardan kaçınmak ve sağlıklı bir yaşam tarzı sürmektir.
Dermatologlar tarafında reçeteli ilaçlarla bir tedavi yaklaşımı benimsenmeye çalışılsa da Gül Hastalığını kesin olarak geçiren bir ilaç yoktur. Reçetelenen ilaçlar genelde şikayetleri kontrol altına almak, atakları hafifletmek ve kişinin rahatlamasını için kullanılır. Umut tacirleri tarafından Gül Hastalığı ilacı ya da Gül hastalığı Kremi olarak satılan ya da pazarlanan ya da tarifi verilen ilaç ya da bitkisel karışımlar kısa süreli rahatlama sağlasa da hastalığa maalesef kesin çözüm olamazlar. Gül hastalığını bitkisel ya da bilimsel olarak kesin olarak tedavi eden ya da geçiren bir ilaç ya da krem henüz yoktur. Dileriz ilerleyen zamanlarda bilim insanları Gül hastalığına iyi gelecek bir ilaç ya da krem geliştirebilirler.
Birçok cilt hastalığının aksine Gül Hastalığı bulaşıcı değildir. Geçiş söz konusu olmadığı için Gül Hastası olan kişiyle temasta bulaş riski yoktur. Bu hastalığa sahip kişiler ile güvenle yaşayabilir aynı evi ve eşyaları paylaşabilirsiniz.
Gül hastalığı maalesef kendi kendine geçmez. Dönem dönem atakların sayısında ve şiddetinde azalma yaşasanız da kontrolü kaybettiğiniz bir dönemde kendini gösterme olasılığı çok yüksektir. Bir çok kronik hastalık gibi Gül Hastalığı ile yaşamayı, onu nasıl kontrol edeceğinizi öğrenmeniz en akıllıca yaklaşım olacaktır.
Gül hastalığının kadınları erkeklerden 20 kat daha fazla etkilediği bilinmektedir. Ayrıca 30 yaşından sonra daha sık görülmektedir. Ailede Gül Hastalığı geçmişi, sigara içmek ve cilt dışında herhangi bir otoimmun hastalık da Roza için risk faktörüdür.
Stres maalesef Gül Hastalığının ataklarını tetikleyen en önemli etkendir. Diğer tetikleyiciler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Hatta bazen tetikleyici olmayan bir durum zamanla kişide hassasiyet ve atak yaşatabilir. Bunun için hastanın kendini ve cildini çok iyi tanıması ve gözlemlemesi en iyi yaklaşımdır. Diğer en önemli tetikleyici güneş ışığıdır. Roza hastalarının güneşten kaçınmaları ve dört mevsim ciltlerine uygun bir güneş koruyucu kullanmaları gerekir. Ayrıca çok sıcak hava, rüzgâr, tozlu ortamlar da Roza Hastalarına hiç iyi gelmez. Besinlerden ise aşırı baharatlı yiyecekler, aşırı sıcak yiyecekler ve alkol atakları tetikleyebilir. Ayrıca aşırı fiziksel egzersiz de gül rahatsızlığı olan kişilere atakları tetikleyeceği için fazlaca önerilmez.
Gül hastalığının tedavisi yok demiştik. Tedavisi olmayan tüm hastalıklar gibi bu hastalığı yaşayan kişilerin hayat tarzlarına dikkat etmesi, tetikleyicilerini çok iyi bilmesi ve uygun bakım ürünleri kullanması çok önemlidir. Hayat tarzı değişikliği olarak yapılabilecek en etkin şey stres yönetimini öğrenmektir. Zira aşırı stres hem hastalığın nedenlerinden biri olarak düşünülmekte hem de tetikleyici listesinin en başında yer almaktadır. Stres yönetimi için yoga, meditasyon, nefes egzersizleri ve mindfullness (farkındalık) çalışmalarına önem verebilirsiniz. Stressiz bir hayat elbette mümkün değil ama stresinizi yönetmeyi öğrendiğinizde bunu cildiniz daha kolay tolere edebilecektir.
Ayrıca tetikleyicilerinizi çok iyi tespit etmeniz ve onlardan kaçınmanız bu hastalıkla yaşarken sizi en çok koruyacak şeydir. Tetikleyicilerin zamanla değişebileceğini, eskilerin yerine yenilerinin eklenebileceğini hiçbir zaman unutmadan, cildinizi gözlemlemeyi asla bırakmamanız gerekir.
Kullandığınız cilt ve kişisel bakım ürünleri de Roza Hastalığını kontrol altında tutmanız için önemlidir. Aşırı kimyasal yüklü, kurutucu, baskılayıcı, aşırı renklendirilmiş ve kokulandırılmış bakım ürünlerinden kaçınmanız cildiniz için iyi olacaktır.
Rozalı ciltler aşırı hassasiyet geliştirmiş ciltlerdir. Gül Hastalığı olan kişilerin öncelikle hassas ciltlere neyin iyi gelmediğini anlamaları gerekir. Rozalı cilt bakımı kesinle doğal ve nazik olmalıdır. Zira ürünlerdeki kimyasal yükün artması ciltte reaksiyon yaşamaya ihtimaliniz de doğru orantılı olarak artar. Unutmayın ki Rozalı cilt aşırı tepkiseldir.
Gül hastalığı olan kişilerin kullanması gereken en önemli krem güneş koruyucu kremdir. Güneş koruyucu kreme biz Gül Hastalığı kremi desek abartmış olmayız. Çünkü güneş gül hastalığı ataklarının en önemli tetikleyicilerinden biridir. Güneşten korunmanız hastalığın kontrolünden size önemli bir avantaj sağlar. Olabildiğince doğal kaynaklar kullanılarak üretilmiş, yüksek koruma faktörlü, renksiz ve kokusuz bir güneş kremi ile şikayetlerinizde fark edilir bir azalma sağlarsınız.
İkinci en önemli ürün cilt temizleyicisidir. Rozalı ciltlerin temizleyicisi mutlaka nazik bir temizleyici olmalı, cildin üzerindeki kıymetli yağ tabakasını (sebumu) çözmeden, kaldırmadan hatta mümkünse sebuma destek olarak cildi temizlemelidir. Burada en iyi seçenek yağ bazlı nazik temizleyicilerdir.
Rozalı ciltlerin kurumaması çok önemlidir, zira cilt kurudukça yangılarınız, kaşıntılarınız ve kızarıklığınız artar. Bunun için cilt bakımında hyaluronik asit, niasinamide, panthenol, üre gibi içerikler cildinizin nemi tutmasına yardımcı olur. Serum veya nemlendiricinizde bu içerikleri arayabilirsiniz.
Doğal yağların antioksidan, antiinflamatuvar ve yumuşatıcı etkisi cildin bariyer fonksiyonuna destek olacağı için kullanılmasında yarar vardır. Yağların tamamen doğal kaynaklardan elde edildiğinden, tağşiş ve bozulma olmamasına dikkat edin. Doğal yağlar tek başına Rozalı ciltlerin cilt bakımı için yeterli değildir, cilt bakımına mutlaka su bazlı bir nemlendirici eklemeyi ihmal etmeyin.
Rozalı ciltlerin doğal kaynaklardan elde edilmiş de olsa cildine direk esansiyel yağ sürmesi reaksiyona sebep olabilir. Esansiyel yağların direk kullanımı tahrişe neden olabileceği için Gül Hastalığında risklidir. Güvenlik aralığı yüksek yağları seyrelterek (yüzdesini azaltarak) kullanmak daha akıllıca bir seçenektir. Esansiyel yağların Rozalı ciltlerde esansiyel yağların kullanımı hala tartışmalı olsa da antibakteriyel, antioksidan ve antiinflamatuvar etkilerinden dolayı eser miktarda, uzman tavsiyesi ile kullanımları olumlu sonuç verebilir. Kullandığınız cilt bakımı ürünleri ve masaj yağlarında esansiyel yağların uzman firmalar tarafından gerekli güvenlik hesaplamalarının yapılıp yapılmadığından emin olarak kullanmanız yerinde olacaktır.
Gül hastalığı ile cilt aşırı hassas ve aşırı tepkisel hale geldiği için soyucu, sert, alerjik, aşırı kokulandırılmış ya da renklendirilmiş ve pH’sı aşırı düşük ya da yüksek cilt bakım ürünlerine mesafeli durmak hastalığı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Rozalı ciltler için özel formüle edilmiş güneş kremleri, temizleyiciler, kremler ve serumları denemek ve cilt bakımınızı bunlarla sürdürmek sizi kısa ve uzun vadede rahatlatacaktır.
Rozalı ciltler için güneş kremi kullanımı çok önemlidir. Güneş kremi seçiminizi cildinizde oluşabilecek reaksiyonları önlemek için mutlaka kullanmanız gerekir. Sadece doğal olduğu için mineral filtreler güneşten yeterince korunmanızı sağlamayabilir, bu sebepten hibrit filtreli güneş kremleri optimal korumayı sağlayacaktır.
Başka önemli bir bakım ürünü ise Rozalı Ciltler için temizleyicidir. Genelde sert deterjanların yer aldığı temizleme jelleri ve köpükleri Gül Hastalığına sahip kişilerin ciltlerinde gerginlik, yanma, irritasyon ve tahrişe neden olabilir. Mutlaka nazik ve yumuşak bir temizleyici ile günde bir defa yüzünüzü yıkamanız önerilir. Yağ bazlı temizleyiciler günlük temizleme ihtiyacınızı karşılayarak cildinizi kurutmadan yüksek performans ile temizler.
Su bazlı nemlendiriciler Rozalı ciltlerin cilt bakımında çok önemlidir. Hassaslaşan cildi nemli ve yumuşak tutmak reaksiyonu engelleyebilir. Rozalı ciltler için kremlerin doğal ve organik hammaddelerden üretilmesi cildin reaksiyonlarını kontrol altında tutmak için elzemdir. Ayrıca nemlendiricinizde hyaluronik asit, niasinamide, panthenol ve üre gibi içerikler sizi rahatlatabilir.
Rozalı ciltler için cilt serumlar ise daha çok antiinflamatuvar özellikte olmalıdır. Cildin reaksiyonlarını kontrol edebilmeli ve aynı zamanda sakinleştirebilmedir. Rozalı cilt serumu aloe vera, bisabolol, aynı sefa gibi doğal kaynaklardan elde edilen sakinleştirici özellikte içerikleri aramanız ve kullanmanız faydalı olacaktır.
Cildiniz ile barışık olduğunuz güzel ve sağlıklı günler dileriz.
Roza (Gül) Hastalığında Cilt Bakımıyla ilgili daha fazla sorunuz varsa bize Instagram üzerinden @evolvy.skincare profilimizden yada email ile info@evolvy.co adresinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimizle
Evolvy ekibi adına
Eczacı Evrim Damar Konuk
]]>
Siyah nokta bir çeşit akne olduğu için kişiden kişiye değişiklik gösterse de genellikle siyah nokta serumu ile kolaylıkla kontrol altına alınır.
Siyah nokta, tıkanmış kıl köklerinin ciltte oluşturduğu koyu renkli küçük şişliklerdir. Gözeneklerimizde biriken sebum (kendi cilt yağ salgımız), hava ile temas ettikçe okside olarak zamanla siyah veya koyu renkli bir hale bürünerek "siyah nokta" dediğimiz cilt problemini oluşturur.
Siyah noktalar aknenin bir formu olduğu için tıpkı akneler gibi kıl köklerinin tıkanması ile meydana gelir. Bu sebeple siyah nokta neden olur sorusunun cevabı akne oluşumu ile aynıdır. Vücudumuzda bulunan foliküller, kıl ve yağ bezleri içerir. Yağ bezleri, sebum adı verilen yağı üreterek cildin yumuşak kalmasına faydada bulunur. Ancak sebumun fazla üretildiği durumlarda ya da ölü deri hücrelerinin folikül açıklığında toplanması durumunda ciltte minik yumrular meydana gelir. Bu minik yumruların bazıları beyaz veya kapalı komedon, bazıları ise siyah nokta olarak adlandırılır.
Siyah nokta nasıl geçer sorusu ise herkesin cevabını aradığı bir problemdir. Var olan siyah noktaları ortadan kaldırmak için ilk olarak siyah noktanın oluşumunun altında yatan sebepleri bulmak gerekir. Bu sebepler saptandıktan sonra siyah nokta serumu yardımı ile siyah nokta problemi ortadan kaldırılır. Oluşuma sebep olan bazı durumlar şöyledir:
Siyah nokta neden olur sorusunun cevabını öğrendikten sonra siyah nokta nasıl geçer sorusuna geçmeliyiz çünkü hayır, siyah noktalar kalıcı değildir. Çoğu sivilce türü gibi siyah noktalar da kendi kendilerine kaybolabilirler, sadece doğaları gereği kaybolmaları biraz zaman alır. Tedavi genellikle bir sivilce serumu ile desteklendiğinde bu süreç hızlanır.
Siyah noktalar, yağlı ciltlerde daha yaygın görülen bir cilt problemidir. İnatçı bir cilt sorunu olmasının yanı sıra genellikle kendiliğinden yok olabilirler. Ancak bu süreç yıllar alabilir. Cildin yüzeyine yakın yerde bulunan siyah noktalar kendi kendiliğinden yok olma özelliğine sahipken cildin derinliklerine işleyen bu akneler genellikle siyah nokta serumu ile desteklenen bir tedavi süreci sonrasında ortadan kaybolur.
Siyah noktaların kendi kendiliğine iyileşme süreci, cildin kendini yenilemesiyle alakalıdır. Ancak siyah nokta, ölü derinin tıkanması ile oluştuğundan cilt kendi kendini yenileyemez bir hale gelmiş olabilir. Bu sebeple siyah noktanın kendi kendine iyileşmesi bir paradoks halini alabilir.
Siyah nokta nasıl geçer sorusu için tavsiye edilen çözüm önerisi siyah nokta serumu kullanımı ile dengeli bir beslenme düzenidir. İstikrarlı bir tedavi süreci sonrasında hiçbir siyah nokta kalıcı değildir.
Siyah noktaların tedavisinin etkin bir şekilde yürütülmesi için önce siyah nokta neden olur sorusunun cevabına bakılmalıdır. Siyah nokta oluşumu kişiden kişiye farklı sebepler gösterebilmektedir. Siyah nokta tedavisi için birçok seçenek mevcuttur:
Siyah noktalar için birçok ilaç, jel, krem ve siyah nokta serumu eczanelerde, marketlerde ve çevrimiçi alışveriş mecralarında reçetesiz olarak bulunmaktadır. Doğrudan cilde sürülen bu ürünler genellikle siyah noktayı kurutmaya yönelik salisilik asit, benzoil peroksit ve resorsinol gibi bileşenleri içerir. Bu ürünlerin çalışma prensibi bakterileri öldürmek, fazla yağı kurutmak ve cildi ölü deri hücrelerinden arındırmaktır. Ek olarak; sivilce leke serumu gibi bir tedavi uygulayarak hem gözeneklerinizi arındırabilir, hem siyah noktalarınızdan hem de aknelerinizden kurtularak aydınlık bir cilt görünümüne kavuşabilirsiniz.
Uzmanlar tarafından uygulanması gereken kimyasal peeling cildin üst katmanlarını soyma işlemidir. İşlem sırasında çok güçlü bir solüsyon uygulanır ve bu sayede cilt ölü deriden arındırılır.
Yağ üretimini azaltmak ve mevcut siyah noktaları ortadan kaldırmak için uygulanan lazer ve ışık tedavilerinde yoğun ışık hüzmeleri kullanılır.
Sivilce ve siyah nokta serumu, sizlere siyah nokta nasıl geçer sorusunun cevabını tam anlamı ile veriyor.
Gözenekleri küçülterek sebum üretimini dengeleyen siyah nokta serumu, parlama sorununu azaltır. Cildi matlaştırarak dengeli bir görüntüye ulaştıran serum aynı zamanda cildi sıkılaştırır. İnce çizgilerin görünümünü azaltan serum, yalnızca lekeleri ve siyah noktaları uzaklaştırmakla kalmaz aynı zamanda cilde sağıklı, dinç ve parlak bir görünüm verir. Sivilce ve siyah nokta serumu, düzenli kullanımda gözle görülür sonuçlar vadeder. Cildi onarırken gelecek olası problemlere karşı kalkan görevi gören siyah nokta serumu, izlere de iyi gelecektir.
Yüz için oluşturulan serumu ilk kez kullanacaksanız en başta haftada 2 kez kullanım önerilmektedir. Cildiniz seruma alıştıktan sonra ikinci hafta 1 gün aralıklarla uygulayabilirsiniz. Dilerseniz daha sonra her gün uygulamanızda bir sakınca yoktur.
Serumun hücrelerinize tam olarak nüfuz edebilmesi için temiz cilde uygulanmalıdır. Akşamları, 7 ila 8er damla olmak üzere göz çevresi hariç tüm cildinize uygulayabilirsiniz. Serumun emildiğinden emin olduktan sonra nemlendiricinizi uygulayabilirsiniz. Ürünü kullanmadan önce çalkalamalısınız.
]]>
Yine benzer olarak bakterilerin gözeneklere sıkışması durumunda iltihaplı akneler meydana gelir. Özellikle yüz ve alın bölgesinde kendini gösteren akneye, göğüs, sırt ve omuzlarda da sıkça rastlanır. Tipik bir cilt rahatsızlığı olduğu için hemen hemen herkeste görülebilir. Akne tedavisi, doğru ilaçların ve ürünlerin kullanımı ile kolay bir şekilde gerçekleşir.
Akne, deri altındaki kıl köklerinin tıkanmasıyla oluşan yaygın bir cilt rahatsızlığıdır. Bahsettiğimiz gibi yağ ve ölü deri hücrelerinin gözenekleri tıkaması sonucunda lezyon salgınları(genellikle akne veya sivilce olarak adlandırılır) meydana gelir.
Hormonal akne, ergenlik sonrası genellikle 30lu yaşlarda bir problem olmaktan çıkar. Ancak 40 ve 50li yaşlarda da görülme olasılığı bulunmaktadır.
Akne nasıl geçer, geçtikten sonra akne izleri nasıl geçer gibi sorular herkesin hayatında en az bir kere uğraşmak zorunda kaldığı problemlerdendir. Akne tedavisi, doğru ürün kullanımı ile mümkün olduğu gibi akne oluşumunu baştan engellemek bazen o kadar da kolay değildir.
Akne, cildinizin gözeneklerinin yağ, ölü deri ve bakteriler ile tıkanması sonucu oluşur. Cildimizdeki gözenekler, foliküllerin açılması ile oluşur. Foliküller ise kıl ve yağ bezlerinden oluşur. Yağ bezleri, cildimize sebum salgılayarak cildin nemli ve yumuşak kalmasını sağlar. Ancak bu sebum salgılama işlemi bazen akneye sebep olabilir:
Bakteriler, tıkanmış gözeneklerde biriktiğinde ve yağ dışarı çıkamadığında akne oluşumu meydana gelir.
Akne, çözümü mümkün olan bir cilt rahatsızlığıdır. Sivilce de aknenin semptomlarından biridir. Yukarıda anlattığımız gibi akne foliküllerin gereğinden fazla serum üreterek gözenekleri tıkaması sonucunda meydana gelir. Bu tıkanmanın ardından bakterilerin gözeneklerde birikip iltihaplanması sonucunda meydana gelen genellikle kırmızı renkteki oluşumlara sivilce denmektedir.
Akne tedavisi ile sivilceler rahatlıkla kontrol altına alınabilir. Akne oluşumu için birçok etken bulunmaktadır, bu sebeple oluşumun nedenini tam olarak saptayabilmek her zaman mümkün olmayabilir. Ancak doğru ve düzenli bir cilt bakımı ile akne izleri nasıl geçer ve akne nasıl geçer gibi sorulara doğru cevapları ve etkili çözümü bulmak mümkündür.
Akne tedavisi, çoğu zaman doğal akne kurutucu ürünlerle etkili sonuca ulaşmaktadır.
Akne tedavisi istikrar ve süreklilik isteyen bir süreçtir. Sadece ilaç ya da ürün kullanmak çoğu zaman tedaviyi olumsuz etkilemektedir. Bunun yerine yaşam tarzında ufak çaplı değişikliklere gidilerek akne tedavisinin seyrini olumlu yönde etkilemek gerekir. Sabırlı olduğunuz talimatları harfiyen uyguladığınız takdirde akne izleri nasıl geçer ve akne nasıl geçer gibi sorularla uğraşmak zorunda kalmazsınız.
Akne oluşumuna davetiye çıkaran bazı yiyecekler şöyledir:
İşlenmiş karbonhidratlar kana hızla karıştığı için insülin seviyesini yükseltir. İnsülin seviyesi yükseldikçe salgılanan sebum miktarı artar ve bu durum akne oluşumuna sebep olur.
Akne izleri genellikle kalıcıdır. Bu nedenle akne izi şikayetiniz varsa bir uzmana görünmenizde fayda var. Diğer yandan akne ürünleri cildinizde daha fazla leke oluşmasını engelleyerek yeni akne izi oluşumlarını önleyebilir. Bununla birlikte akne tedavisi ilaçları mevcut akne izlerine yardımcı olmaz ancak yeni akne oluşumunu hafifletebilir. İlaçların bir çok yan etkisi bulunur, ayrıca ciltte inatçı ve uzun süren kuruluğa yol açar.
Akne izlerinden tamamen kurtulmak istiyorsanız akne probleminiz kontrol altına alındıktan sonra akne izleri için farklı bir yaklaşım denemeniz gerekecektir. Dolayısıyla akne izleri nasıl geçer sorusunun cevabı çeşitli aşamalar ve incelemeler içermektedir.
Akne izleri kalıcı olduğu gibi bazıları zamanla daha az görünür hale gelebilir. Sahip olduğunuz akne problemi doğrultusunda bir akne tedavisi görerek, sonrasında akne izleri nasıl geçer sorusuyla ilgilenebilirsiniz. Ancak akne izlerinin insan sağlığına bir zararı bulunmamaktadır. Yine de, kişinin benlik saygısına ve ruh haline olumsuz bir etkisi olabilir. Akne izleri genellikle akne ile ilgili deneyimlerin mutsuz hatırlatıcıları olarak kalırlar. Akne izlerinden tamamen kurtulmak için uzman yardımı almayı deneyebilirsiniz.
Akne tedavisi beslenme alışkanlıkları ve düzenli cilt temizliğinden ürün kullanımına kadar uzanan bir süreci kapsar. Bu süreçte doğal içerikli akne serumlarından faydalanmak oldukça doğru bir tercih olabilir. Akne bakım serumları, ciltte meydana gelen sivilceleri kuruturken aynı zamanda cilde yumuşaklık kazandırmaktadır. Gözeneklerin tıkanması sonucu meydana gelen akne problemi, akne serumları sayesinde kolayca çözülebilir.
Akne tedavisinin istikrar gerektiren bir süreç olduğunu unutmayın. Cildinizde akne oluşumunu destekleyen besinleri sıklıkla tüketiyor ya da yüzünüzü düzenli olarak makyajdan ve yağ tabakasından arındıramıyor olabilirsiniz. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi akne oluşumunun pek çok nedeni bulunmaktadır. Yapmanız gereken; akne türünüzü saptayıp, ihtiyacınız doğrultusunda bir ürün kullanımının yanında, cilt temizliğinizi düzenli yaparak sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmalısınız.
]]>
Ancak bazı durumlarda cilt ölü deriden kendi kendine kurtulamaz. Bu durumda soyulma işlemi; eski hücrelerin atılması ve yeni hücrelerin oluşumu için önemlidir. Aksi halde ciltte pul pul dökülme, matlık, akne problemi ve kızarıklık meydana gelebilir. Ölü derilerin dökülme süreci yavaşladığında cilt cansız bir hale bürünür. İstenmeyen cansız görünümü engellemek için ölü deri temizleme işlemi yapılmalıdır.
Yüz peelingi, cildi ölü derilerden soyan daha pürüzsüz ve canlı bir cilt elde etmeye yardımcı olan cilt bakım ürünüdür. Haftada 2 3 tekrar ile uygulanan bir peeling işlemi, ölü deri temizleme görevi görerek cildin parlak ve pürüzsüz görünümünü yeniden kazanmasına yardımcı olur. Ayrıca, güneş sebebi ile oluşan lekelerin giderilmesini yardımcı olarak kişiye daha aydınlık bir görünüm kazandırır. Peelingin fiziksel ve kimyasal olmak üzere iki çeşidi bulunmaktadır. Kişinin cilt problemleri göz önünde bulundurularak en doğru peeling işlemi uygulanmalıdır.
Peeling, düzenli kullanımda cildi soyarak ölü deri temizleme işlevininin yanında yeni deri hücresi oluşumunu da teşvik eder. Bu sayede ciltteki mevcut kırışıklık ve ince çizgi, akne ve siyah nokta gibi cilt sorunlarını da iyileştirerek cildi dış etkenlerden korur. Düzenli peeling kullanımında cildinizde var olan sorunları en aza indirgemenin yanı sıra cilt bariyerinizi, olası problemlere karşı güçlendirirsiniz.
Ölü deri nedir, neden oluşur birlikte inceleyelim. Normal şartlarda işlevini kaybetmiş ölü deri hücreleri döküldükçe alttan daha yeni ve daha parlak deri hücreleri ortaya çıkar. Ancak cilt her zaman ölü hücreleri kendi kendine atamaz ve bu durum, ölü hücrelerin cilt yüzeyinde birikmesine sebep olur. Cildin kendini yenilemediği zamanlarda ölü deri temizleme işlemi yapılmalıdır.
Ölü hücrelerin vücuttan atılmak yerine cildin yüzeyinde birikmesine neden olabilecek birçok faktör bulunur:
Ölü deri nedir ve neden oluşur öğrendik. Fakat ölü derilerin cilt üzerinde uzun süre cilt üzerinde kalmasının ne denli sakıncalı olduğunu biliyor muyuz?
Ölü deri hücreleri, yeni hücre oluşumunun önünü tıkadığı için cildin donuk gözükmesine neden olur. Cilde ölü deri temizleme işlemi uygulanmadığı takdirde ölü deriler cilt üzerinde birikerek önemli besinlerin emilmesini önleyebilir. Daha önemlisi ter bezlerini bloke edebilir ve bu da kapalı komedonlara, sivilcelere ve siyah nokta oluşumuna neden olabilir.
Ölü cilt hücrelerinden kurtulmak bir bütün olarak vücut için çok önemlidir. Yukarıda bahsedildiği gibi yeni deri hücreleri vücudun besinleri absorbe etmesine izin verir ve aynı zamanda cildin daha parlak görünmesini sağlar. Cilt hücrelerinizi yenilemeye yardımcı olmak için cildinizi düzenli olarak ölü deri temizleme işlemi ile pul pul dökmez veya ölü deriden arındırmazsanız hızla yaşlanmaya, donuk ve pürüzlü bir cilt görüntüsüne ortam hazırlarsınız.
Ölü derilerden kurtulmak için ölü deri nedir sorusuna doğru yanıtı verebiliyor olmalı ve cildinizde var olan bu problemi sandığınızın dışında bir cilt sorunu ile karıştırmamalısınız. Eğer cildinizdeki kuruluk kaynaklı pul pul dökülmeyi ölü deriden ayırt edemiyorsanız, bir uzmandan yardım almanız gerekebilir.
Ölü derilerden kurtulmak için cildinize düzenli olarak peeling yapmalısınız. Yani cildin yüzeyinde bulunan eski ve pul pul dökülmüş cilt hücrelerini çıkarmanız gerekmektedir.
Ölü deri temizleme, cildinizin taze ve esnek görünmesini sağlayarak kişiye daha parlak ve ışıltılı bir görünüm kazandırır. Bu nedenle cilt tipinize uygun doğru ürünler kullanmak ve düzenli olarak doğal yüz peelingi kullanmak görünüşünüzde gözle görülür derecede bir fark yaratacaktır.
Cilt hücreleri öldüğünde ve çeşitli iç-dış etkenlere bağlı olarak yorgun düştüğünde, peeling yapmak, cildin yenilenme sürecini hızlandırmaya yardımcı olur ve bu işlem cildinize yeni, sağlıklı cilt hücreleri kazandırır. Düzenli kullanımda cildiniz iyileşerek değişecek ve aynadaki görüntünüz kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak.
Yüz peelingi cilt bakım rutininin yapı taşıdır, olmazsa olmazıdır. Öyle ki; cilde peeling yani ölü deri temizleme işlemi uygulanmadığı takdirde kullanılan cilt maskeleri, nemlendiriciler, tonikler, yahut aklınıza gelen herhangi bir cilt bakım ürünü cilt tarafından verimli bir şekilde emilmeyecek, beklenilen etkiyi vermeyecek, hatta işe yaramayacaktır.
Peeling işlemi, cildi ölü deriden arındırdığı için bir anlamda cildin nefes almasını sağlar. Ölü deriden arınan ve yeni hücre oluşturmaya başlayan cilt, kaybettiği nemi yeniden kazanmaya başlar. Bu sayede solgun, donuk ve mat görünüm azalmaya başlar ve cilt tekrar eski gergin, parlak ve canlı haline kavuşur.
Doğal peelingler, cilde olumsuz etkilerde bulunmaz. Temiz içerikleri ile kullanımları son derece kolaydır. Burada önemli nokta, kendi cilt tipinize uygun peelingi bulmaktır.
Doğal yüz peelingi, cilde nazik ve yumuşak bir peeling deneyimi sunmaktadır. Hassas ciltlerde tahrişe neden olan sıradan peelinglerin aksine doğal yüz peelingi cildi nemli tutarak nazik bir şekilde derinlemesine arındırır. İçeriğindeki hindistan cevizi yağı ile olası kuruluk ve tahriş ile etkili bir şekilde savaşır.
Ayrıca cildi ölü deriden arındırırken var olan lekelerin azalmasını da destekleyen doğal yüz peelingi; cilde nemli, parlak, ve yumuşak bir bitiş verir.
Temiz içeriği sayesinde herkesin gönül rahatlığı ile kullanabileceği doğal yüz peelingi sadece yüzünüzü ölü deriden arındırmayı vadetmiyor, aynı zamanda yüzünüze daha canlı, genç ve diri bir görünüm vermeyi hedefliyor.
]]>Artık cilt kırışıklığına ne iyi gelir, cilt kırışıklığı nasıl giderilir diye endişelenmenize gerek yok. Yeni tedavi yöntemleri, egzersiz ve yüksek performanslı yüz serumu gibi seçeneklerin çokluğu ile cilt kırışıklıkları bir problem olmaktan çıkıyor.
Hangi yöntemi seçerseniz seçin, tedaviden tam verim alabilmek için yapmanız gereken tek şey; yaşam tarzınızda daha sağlıklı seçimler yapmak, sigarayı bırakmak ve alkol kullanımını azaltmak ve düzenli olarak güneş kremi kullanmak gibi küçük değişiklikleri hayatınıza dahil etmek olmalıdır. Cilt kırışıklığına ne iyi gelir, tedavi yöntemleri nelerdir, yaşlanma süreci doğal yollarla nasıl kontrol altına alınır inceleyelim.
Cilt kırışıklıklarının oluşmasında birden fazla etken söz konusu olabilir. En yaygın görülen etkenler şöyledir:
Cilt kırışıklığına ne iyi gelir sorusunu sormadan önce kendi cilt tipinizi öğrenmeniz gerekmektedir. Her cilt tipinin artıları ve eksileri bulunabileceği gibi problemleri de farklılık gösterir. Cilt tipinizi doğru saptamadığınız takdirde yanlış ürün kullanımı cildinizde; akne, kızarıklık, milia oluşumu gibi başka problemlere de neden olabilir.
Cilt kırışıklıkları, birçok etkenin bir araya gelmesi ile meydana gelir. Genellikle ince ve kuru cilt yapısı ve beyaz tenli kişilerin kırışmaya daha meyilli olduğu bilinse de kişinin genetik yapısı önemli bir yer tutmaktadır. Bu mantıkla esmer, yağlı ve kalın cilt yapısına sahip kişilerde kırışmanın daha geç gözlemlendiği söylenebilir. Ancak mimik kullanımının da kırışma üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle hangi cilt tipinin kırışmaya daha yatkın olduğunu söylemek pek doğru değildir. Bu durum, birçok etkene bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Cilt kırışıklığı nasıl giderilir sorusunu internette arattığınızda karşınıza doğal yöntemler ve egzersizlerden önce genellikle medikal tedavi uygulayan klinik reklamları çıkar. Ancak kırışıklıklara veda etmek için illa tıbbi bir uygulama yaptırmak zorunda değilsiniz. Düzenli bir yaşam, doğal yöntemler, serumlar, ve dengeli bir egzersiz programı ile kırışıklıkların görünümünü azaltmak hiç de zor değil.
Günümüzde popülerlik kazanan yüz yogası ile daha genç ve esnek bir yüze kavuşmak mümkün. İnternette küçük bir arama ile birçok yüz yogası videolarına erişebilirsiniz. Ancak yoga yapmak ile uğraşamam diyorsanız sizleri cilt kırışıklığı nasıl giderilir derdinden kurtaracak birkaç egzersiz hazırladık:
Tüm sağlık problemlerinde olduğu gibi öncelikle beslenme düzeninize ve günlük su alımınıza dikkat etmeniz önerilmektedir. Cilt kırışıklığına ne iyi gelir diye sorduğunuzda kimse size mucizevi bir yöntem söyleyip birden tüm kırışıklıklarınızı yok etmeyecek. Cilt kırışıklığı birçok etkenin bir araya gelmesi ve zaman ile oluşan, düzelmesi sabır ve süreklilik isteyen bir durumdur. Çünkü kırışıklık hayatın olağan akışının bir sonucudur.
O halde cilt kırışıklığına ne iyi gelir birlikte inceleyelim:
Kişisel tercihlere bağlı olan bu etkenler, uygulaması çok kolay olmasının yanı sıra kırışıklıkların oluşmasını engellemek ve var olan kırışıklığı en aza indirgemek için en sık kullanılan yöntemlerdir.
Var olan cilt kırışıklıklarından kurtulmak ise biraz daha farklı yaklaşım gerektirmektedir. Cilt kırışıklığı nasıl giderilir inceleyelim:
Yaşlanma karşıtı serum, doğal ve temiz içeriği ile hem cildin genç, elastik ve parlak gözükmesine yardımcı olur hem de zamanla oluşan ince çizgileri, kırıkları ve kırışıklık görünümünü en aza indirger. Cildin elastikiyetini arttırarak sarkmaların toparlanmasına öncülük eden yaşlanma karşıtı serum, cildi daha dayanıklı hale getirir.
Güneş ışınlarına maruz kalma sonucunda meydana gelen leke görünümünü azaltarak cildin renk tonunu eşitler. Böylelikle, bir serumdan beklenen tüm performansı göstermiş olur. Yaşlanmanın etkilerini en aza indirgeyen serum, masaj ve egzersiz ile desteklendiğinde gıdı sarkmasını da önler. Cilt kırışıklıklarını yok ederken yeni çizgilerin oluşmasını engelleyen serum, yaşlanma karşıtı etkisini içeriğinde bulunan A,C ve E vitaminleri ayrıca, kaplan otu ve at kestanesi özünden almaktadır.
Yaşlanma karşıtı doğal serum her yaş için uygun olup kremlere nazaran uygulaması daha kolaydır ve daha çabuk emilir. Cilt kırışıklığına ne iyi gelir, cilt kırışıklığı nasıl giderilir, nasıl daha genç bir cilde sahip olurum gibi tüm soruların cevaplarını kendinde barındıran yaşlanma karşıtı serum, cilt bakım rutinlerinin olmazsa olmazıdır.
Cillte yaşlılık belirtilerinin fark edilmesi halinde çeşitli yöntemler ile önlem alınabilir.
Yaşlanmanın etkilerini doğal yollarla durdurmak için yapmanız gerekenler genel olarak şu şekildedir;
]]>
Göz altı morlukları genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi çevresel faktörlerin etkisi ile de görünür hale gelebilmektedir. Uykusuzluk, yorgunluk, sık alkol ve sigara tüketimi, yeme alışkanları ve stres gibi gündelik etkenler göz altı morluklarını arttırabileceği gibi genetik yatkınlık da morluklara sebep olabilir.
Göz altı morlukları neden olur, hangi alışkanlıklar morlukların artmasına sebep olur hepimiz en az bir kez araştırmışızdır. Morlukların oluşmasında iç ve dış etkenlere bağlı olarak birçok sebep bulumaktadır. Bunların en yaygın olanı genetik faktörlerdir. Kişinin açık bir tene sahip olması, çıkıntılı bir kemik yapısının olması gibi faktörler göz altı morluklarını daha belirgin kılar.
Ek olarak, güneş ışınlarına doğrudan maruz kalmak göz altı çevresinde melanin pigmentinin yoğunlaşmasına neden olabilir ve göz altı çevresinde melanin pigmenti yoğunlaştıkça koyu halka görünümü daha belirgin hale gelir.
Göz altı problemlerinin birden çok sebebi olabilir, birlikte göz altı morlukları neden olur inceleyelim:
Yaşam tarzınızı, medikal geçmişinizi ve genetik faktörleri göz önünde bulundurup göz altı morlukları neden olur sorusunun cevabını bulduğunuz takdirde, çoğu morluk geçicidir. Dengeli bir beslenme ve düzenli bir uykunun yanında destekleyici ürünler ile mor göz altı halkaları tedavi edilebilir.
Genetik faktörlerin neden olduğu göz altı halkalarının tedavisi ise medikal işlem gerektirebilmektedir. Ancak çoğu durumda doğru ürün kullanımı ile morlukları gözle görülür şekilde azaltmak mümkündür. Temiz içerikli bir göz altı ürünü ile göz altı morluklarının yanı sıra oluşan ödem, şişkinlik ile yaşlanma ve mimik kullanımına bağlı olarak artan kaz ayakarının görünümünü düzeltmek mümkündür. İçeriğinde doğal bitkisel yağlar ve E vitamini barındıran mor halkalar ve kaz ayağı için serum tedavisi ile istenmeyen göz altı problemleri kısa sürede kontrol altına alınabilir.
Cildinize göz altı serumu uygulamak için yapmanız gereken ilk şey, cildinizi temizlemektir. Öncelikle su bazlı ve/veya yağ bazlı temizleyiciden yardım alarak yüzünüzü nazik hareketlerle temizleyin. Cildinizin temizlendiğine emin olduktan sonra serumu roll on başlığından yardım alarak bir göz kemiğinin üzerine uygulayın ve yüzük parmağınızla dairesel hareketlerle masaj yaparak serumun emilmesini sağlayın.
Diğer göz altınıza da aynı hareketlerle serumu yedirdikten sonra cildinizi nemlendirme kısmına geçebilirsiniz. Roll on başlıklı göz altı serumları, göz altı kremlerine nazaran hassas ciltlerle daha uyumlu bir şekilde çalışır. Serumu ilk uyguladığınızda gözlerinizin altında hafif bir yanma hissedebilirsiniz, bu tamamen normal bir belirtidir.
Düzenli kullanımda istenmeyen göz altı morlukları azalacaktır. Dikkat etmeniz gereken tek şey serumun gözlerinizin içine nüfuz etmemesidir. Serumun gözle teması halinde soğuk su ile bolca yıkamalısınız.
Göz altı morlukları tedavisinde gerçekçi beklentilere sahip olmak önemlidir. Öncelikle kişide göz altı morlukları neden olur araştırılmalıdır. Mor halkaların tedavisi genellikle tıbbi ve doğal tedavinin birlikte uygulanmasını gerektirir ve morluğun durumuna göre süreç değişiklik gösterebilir. Gerek tıbbi tedavi gerek doğal ilaçların kullanımı tek başına yeterli olmayabilir. Koyu halkaları en aza indirgemek ve var olan görüntüyü bariz şekilde azaltmak için yaşam tarzında değişiklikler yapılması gerekebilir.
Etkin tedavilerin birkaçı şöyledir:
Doğal göz altı serumu özel geliştirilmiş formülü ile göz çevresindeki istenmeyen tüm problemleri ortadan kaldırır. Göz altı morlukları, koyu halkalar, göz torbaları, şişkinlik, ödem, kırışıklık ve kaz ayakları gibi rahatsız edici tüm problemlerin üstünde etkilidir.
Göz çevresi tedavisi hassasiyet ve süreklilik gerektirir. Doğal göz altı serumunu düzenli kullandığınız takdirde birinci ayın sonunda gözle görülür değişiklikler fark edebilirsiniz. Göz altlarınızın daha canlı ve parlak; morlukların daha az belirgin olması kısa sürede gözlemlenen sonuçlardan bazılarıdır. Göz altı serumunu uygularken parmak uçlarınızla desteklemek göz çevrenizdeki kan akışını hızlandırarak iyileşme sürecine katkıda bulunur.
Doğal göz altı serumu, günde 2 kez kullanıma uygundur. Çabuk emilen özelliği ile göz altlarınızda ağırlık yapmaz ve rahatsız edici bir tabaka hissi uyandırmaz. Serumdan tam verim alabilmek için serumu kemik bölgenizin tamamına uygulamanız gerekmektedir. Düzenli kullanımda yorgun bakışların yok olduğunu gözlemler; koyu halkalar, göz altı torbaları, kuruluk ve kaz ayağı gibi şikayetlerinizin büyük oranda ortadan kalktığını görürsünüz.
]]>Doğal yüz maskesi gücünü cilt besinlerinden ve vitaminlerden alan, içeriğinde kimyasal barındırmayan doğal cilt bakım ürünlerindendir. Doğal yüz bakım maskesi, tüm cilt tiplerinin tercihi olması ile birlikte temiz içeriği sayesinde hassas ve kuru ciltler tarafından da rahatlıkla tercih edilmektedir. Doğal yüz maskesi içeriğindeki bileşenlerle cildinize direkt nüfuz eder, gözeneklerinizi derinlemesine temizler ve ölü deri tabakasından kurtulmanıza yardımcı olur. Doğal yüz bakım maskesi, cildinizi temizlerken aynı zamanda sıkılaştırır, yumuşatır ve daha aydınlık bir görünüm kazandırır. Yüz maskelerinizden en etkili sonucu almak için düzenli su içmeyi, cildinizi düzenli olarak nemlendirmeyi ve güneş kremi kullanımını ihmal etmeyiniz.
Doğal yüz maskesi sadece cildinizi temizlemekle kalmıyor, ona adeta yeni bir kimlik kazandırıyor. Özellikle soğuk kış aylarında bir numaralı yardımcınız olacak olan doğal yüz bakım maskesi, cilt kuruluğu ile savaşarak cildinize kaybettiği nemi yeniden kazandırıyor. Çoğu zaman soğuğun neden olduğu kızarıklığı yok etmeyi vadeden maske, içeriğindeki E vitamini sayesinde cildinizi onararak kusursuz bir görünüm hedefler. Aynı zamanda adeta bir detoks etkisi göstererek cildi pürüzsüzleştirmektedir.
Doğal yüz bakım maskesi ile cildin birçok etkene bağlı olarak kaybettiği eski parlaklığını yeniden ortaya çıkararak daha genç ve sağlıklı bir görünüme sahip olursunuz. Birçok cilt sorununun kökünü kazımakla bilinen leke giderici doğal yüz maskesi, aynı zamanda gün içi koşuşturmanın ve maruz kalınan zararlı ışınların yüzde yarattığı yorgun ifadeyi alıp götürerek yüz canlandırıcı maske işlevi de görmektedir.
Kısaca, doğal yüz bakım maskesi cildinize kaybettiği nemi yeniden kazandırarak gün boyu daha canlı, sağlıklı ve parlak bir cildi hedefler. Bunları yaparken aynı zamanda lekeleri yok etmeye yardımcı olur ve pürüzsüz bir cilt görünümünü destekler. Cildi derinlemesine temizlerken cilt tonunu ve cildin yağ dengesini eşitleyen doğal yüz bakım maskesi, bir cildin ulaşmak istediği tüm hedefleri kendisinde barındırır.
Cildimiz birçok sebepten pürüzsüz ve yumuşak görünümünü kaybedebilir. Evolvy'nin leke giderici doğal yüz maskesi aynı anda birden çok etkenle savaşarak cilde pürüzsüz görünümünü geri kazandırır. Aynı zamanda, çeşitli nedenlere bağlı oluşan akne problemini en aza indirgeyerek ciltte oluşan akneleri küçültür ve düzenli kullanımda tamamen ortadan kaldırır. Leke giderici doğal yüz maskesinin içinde bulunan portakal yağının sivilce problemini gidermede etkili bir madde olduğu bilinmektedir. Sivilceleri ve leke izlerini ortadan kaldıran doğal yüz maskesi, aynı zamanda siyah noktalara ve kızarıklığa karşı da etkin bir biçimde savaşır. Leke giderici doğal yüz maskesinin cildi kurutma yapmadan nemlendirme özelliği bulunmaktadır. Bu nedenle doğal yüz bakım maskesi, temiz içeriği sayesinde tahrişi en aza indirgeyerek cildinizi bir nem bariyeri ile koruma altına alırken; hem cildin yağ dengesini düzenler, hem de cildinizi sivilce ve leke problemlerinden arındırır.
Leke giderici doğal yüz maskesinin içeriğinde bulunan etkili maddelerle sivilce problemi ile aktif bir şekilde savaştığı bilinmektedir. Evolvy'nin eşsiz formülü ile hazırlanan doğal yüz bakım maskesi, düzenli kullanımda sivilceleri kurutarak ardından meydana gelebilecek kızarıklığı yok etme garantisi veriyor. Doğal yüz maskesinin düzenli kullanımda kolajen artışını desteklediği de bilinmektedir. Bu nedenle cildin yenilenmesini ve gençleşmesini teşvik eden leke giderici yüz bakım maskesinin düzenli kullanımda sivilce izlerini yok etmesi beklenmektedir.
Eğer yüz bakım maskenizi ilk defa uygulayacaksanız kullanımdan önce cildinizde meydana gelebilecek olası bir alerjik reaksiyon veya hassasiyete karşı alerji testi yaptırmanız önerilmektedir.
Maskenizi temiz cildinize ıslakken fındık tanesi büyüklüğünde uygulamalısınız. Maskeyi cildinize ince bir tabaka halinde, göz çevrenize ve dudaklarınıza uygulamadan yayın. Cildin hassasiyetine göre 15 ila 20 dakika arası bekledikten sonra, cildinizi ılık su ile maskeden arındırın. Daha sonra nemlendiricinizi sürerek cilt bakımınızı tamamlayın.
Karma, karmadan yağlıya dönük ve yağlı bir cildiniz var ise haftada 2 uygulama yeterlidir. Kuru bir cilde sahipseniz, haftada 1 kullanım önerilmektedir. Leke giderici doğal yüz bakım maskesi gece ya da gündüz uygulanabilir.
Maskeyi tavsiye edildiği şekilde uyguladığınız takdirde daha hızlı sonuç almanız olasıdır.
]]>Yüz temizliği nasıl yapılır sorusu için dikkat edilecek birkaç nokta vardır. Yüzünüzü yıkarken ılık su kullanmalısınız. Çünkü soğuk su, kirlerin çözülmesini ve atılmasını engelleyebilir. Sıcak su ise cildi kurutur. Cilt temizliğine başlamadan önce mutlaka ellerinizi yıkamalısınız. Cildinizi temizlemek için; öncelikle boyun ve yüze su uygulamak ve cildi yumuşatmak önemlidir. İkinci adım olarak; yağ bazlı temizleyici ürünler veya su bazlı yumuşak temizleyici ürünler tercih edilmelidir. Cildiniz için ideal yüz bakım ürününü seçtikten sonra ürünü dairesel hareketlerle yüzünüze uygulayın. Ancak bu aşamada sert bir şekilde uygulama yapmamaya özen göstermelisiniz. Yüzün aşırı ovuşturulması; göz çevresi ve ağız köşelerine zarar verebilir. Bakım sonrasında ise yüz, kullanılan bakım malzemelerinin kalıntısı kalmayacak şekilde temizlenmeli ve yumuşak bir havlu ile kurulanmalıdır. Hangi cilt tipi olursa olsun günde iki kez yüzünüzü yıkamanız yeterlidir. Daha sık yıkama işlemi, cildin doğal yağ dengesini bozabilir. Cilt bakımı açısından özellikle geceleri cilt temizliğinin akne ve diğer sorunları önlemek için en uygun zaman olduğu söylenebilir. Dolayısıyla cilt bakım rutininizi buna uygun şekilde gerçekleştirmek faydalı olacaktır. Cilt temizliğinde bir diğer önemli husus ise; cilt dostu ürünler kullanmaktır. Örneğin; cildinizi sabunla temizlemek, cildinizde kuruluğa sebep olur. Böyle bir durumda; yapılan cilt temizliğinin fayda sağlamak yerine zarar verdiğini söylemek mümkün. Hassas cilde sahip kişiler, parfüm veya alkol içermeyen ürünleri tercih etmelidir. Bu tarz konular, “yüz nasıl temizlenir” sorusu için kritik ipuçları niteliğindedir.
Sağlıklı ve pürüzsüz bir cilt için ilk adım doğru cilt temizliğidir. Cildimiz vücudumuzun en dış tabakası olduğu için dış çevre ile sürekli etkileşim halindedir. Gün boyu cildimizde biriken toz ve kiri temizlemek gözeneklerin tıkanmasını ve sivilce oluşumunu engelleyebilir. Temiz bir cilde sahip olmak ve doğru bir cilt bakımı yapmak sandığınızdan daha kolaydır. Bu açıdan “yüz temizliği nasıl yapılır” sorusunu 8 püf nokta ile yanıtlayabiliriz.
Cildi her fırsatta güçlü ürünlerle yıkamak, cildin yorulmasına ve en önemlisi doğal yağ dengesinin bozulmasına neden olabilir. Cildiniz, sık sık su ve temizleyicilerle temas ederse kurur ve sağlıksız hale gelir. Bundan dolayı yüzünüzü günde iki kez tek bir temizleyici ile yıkamanız yeterlidir.
Yüze uygulanan ürünler yoğun bir kıvama sahiptir ve kolay çözünmez, düzgün ve yeterli şekilde durulanmazsa ciltte kalıntılar kalabilir. Bu nedenle, yüz temizleme ürünlerini cilde uygulamadıktan sonra yüzünüzü durulamanız önerilir. Özellikle alın çizgisi, yanak kenarları ve çene altı bölgelerinin temizliği sıklıkla unutulur. Dolayısıyla bu bölgelerin de durulanması yüz temizliği için son derece önemlidir.
Yüzünüzü sıcak suyla yıkamak yüzdeki yağ dengesini bozar ve kurutur. Bunun yanı sıra soğuk su yüzde biriken kirleri temizlemek için etkili değildir. Bundan dolayı yüzünüzü sıcak veya soğuk suyla yıkamayın. Bu açıdan yüzünüzü ılık suyla yıkamak en doğru yöntemdir.
Yüz nasıl temizlenir sorusu için en önemli cevaplardan biri yüzü nemli bırakmaktır. Yüzünü yıkadıktan hemen sonra havlu ile kurulamamalısınız. Dermatologlar, cildi yıkadıktan sonra mümkünse nemi emmesi için bir süre beklemenizi önerir. Bunun yerine, biraz nemli bırakıp ardından kurumasına izin verebilirsiniz. Aynı zamanda kişisel havlularınıza da özen göstermeniz önerilir. Aksi takdirde, cildiniz akne ve sivilce oluşumuna eğilimli hale gelebilir.
Yüzünüzü yıkadıktan sonra ikinci aşama daima tonik uygulaması olmalıdır. Daha sonra da nemlendirici uygulaması ile cilt temizliğinizi sonlandırabilirsiniz. Yüzünüzü yıkayıp doğal yüz peelingi uyguladıktan sonra yüzünüzü durulayın. Ardından ise tonik ve nemlendirici uygulayabilirsiniz. Çünkü açık gözenekli cilt her türlü dış müdahaleyi kabul eder ve yıkandıktan sonra nemlendiriciyi emmesi kolaylaşır.
Haftada en az bir kez peeling yapmalısınız. Peeling yüzünüzdeki ölü deriyi yok eder ve tıkanıklıkları temizleyerek gözenekleri açar. Ayrıca peeling için kullanılan doğal ürünler veya kozmetiklerin etkileri de önemlidir. Her ürün her cilde uygun olmadığı için ilk peeling sonrasında ürünün cilt üzerindeki etkisini gözlemlemelisiniz.
Yüz nasıl temizlenir sorusunun bir diğer cevabı da doğal yöntemlerdir. Doğanın yardımıyla cildinize en iyi bakımı sağlayabilirsiniz. Buna karşılık, size yardımcı olması için uzmanlar tarafından onaylanmış doğal peeling, maske ve uçucu yağları da kullanmalısınız.
]]>Sizler için detaylı bir siyah nokta temizliği rehberi hazırladık...
]]>Siyah noktalar hem erkekleri hem de kadınları etkileyebilen bir ön sivilce türüdür. Yüzün yanı sıra sırt, kol, bacak, boyun, omuz ve burun bölgeleri vücutta en fazla siyah nokta bulunan bölgelerdir. Derideki kıl kökleri tıkandığında siyah nokta oluşur. Saç ve yağ üreten saç kökleri tıkandığında cilt yüzeyinde beyaz veya siyah noktalar görülür. Cildin kıl köklerinin boşluklarında ölü hücreler ve yağ birikir. Bu oluşumlara akne denir. Cildin hava ile temas eden yüzeyindeki birikintiler siyaha döner ve yüzey kapatıldığında bu oluşumlar siyah nokta veya sivilce şeklini alır. Bu aşamada siyah nokta nasıl temizlenir sorusu ortaya çıkar. Siyah nokta, sivilce gibi iltihaplı oluşumlar olmadıkları için ağrı veya acıya neden olmazlar. Cilt yüzeyindeki siyah noktaları görmek kolaydır. Yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve cilt bakımının siyah nokta oluşumu üzerinde etkisi olduğu bilinmesine rağmen bu faktörlerin tek başına siyah nokta oluşumuna neden olduğu kanıtlanmamıştır. Çünkü vücutta aşırı yağ alımı vücutta biriken yağ miktarını artıracak ve bu da kıl köklerinde birikecektir. Cilt yüzeyi düzenli olarak temizlenmezse bakterilerin kıl köklerine yerleşmesi kolaylaşır, hücrelerde biriken yağ ile birlikte cilt yüzeyinde siyah nokta oluşumu daha kolay olur. Aslında vücutta düzenli olarak peeling yapmamak siyah nokta oluşumunu tetikleyen faktörlerden biridir. Cilt yüzeyinden soyulmamış ölü deri, gözeneklerde birikerek siyah noktalara veya sivilcelere dönüşecektir. Menstrüasyon ve doğum kontrol hapı alma döneminde hormonal değişiklikler nedeniyle siyah noktalar artacaktır. Özellikle bu dönemlerde siyah nokta temizliği yapılmalıdır.
Yüzdeki en yaygın koyu lekeler, yanlış cilt temizliği ve kimyasal içeren yağlı cilt bakım ürünleri kullanımından ve aşırı toza ve kire maruz kalmaktan kaynaklanır. Bu nedenle siyah noktaların tek seferde iyice temizlendiği sanılmamalıdır. Cilt bakım rutinlerini düzenli olarak yapmak, cilt yapısına uygun ürünler kullanmak, cildi düzenli olarak temizlemek, siyah noktaları önlemek için etkili yöntemlerdir. Ancak siyah noktaları sıkmak ve yok etmeye çalışmak oldukça yanlıştır. Çünkü sivilce ve siyah nokta katmanlarını elinizle sıkmak cilt yüzeyinde derin çukurlara ve yara izlerine neden olacaktır. Bu nedenle siyah nokta temizliği için cilt yapınıza uygun, temiz bir içeriğe sahip siyah nokta serumu kullanarak siyah noktaları gidermek daha mantıklıdır. Bu açıdan salisilik asit içeren ürünler son derece etkilidir. Salisilik asit, beta hidroksit asit grubunda yağda çözünen bir moleküldür ve siyah noktaları çözerek temizlenmesini sağlar. Dolayısıyla siyah nokta temizliği için içeriğinde salisilik asit olan bir ürün tercih edebilirsiniz.
Siyah nokta nasıl temizlenir sorusunun cevabı, düzenli beslenme ve cilt bakımının düzenli yapılmasına bağlıdır. Yüze uygulanabilen maskenin siyah noktaların giderilmesinde önemli katkısı vardır. Ancak sırt, boyun, kol ve bacakların diğer bölgelerinde ortaya çıkan koyu lekeler için bir uzmana başvurarak süreci hızlandırabilirsiniz. Bir uzman tarafından gerçekleştirilen siyah nokta temizliği sayesinde siyah noktaları daha kolay bir şekilde vücudunuzdan uzaklaştırabilirsiniz. Ayrıca duş jeli, sabun ve krem gibi vücuttaki yağ birikimini geciktirebilecek ürünleri tercih ederek söz konusu sorunun, cildinizde tekrar oluşmasını engelleyebilirsiniz. Bu açıdan en iyi siyah nokta temizleyici grubuna giren bir ürün kullanımına da başvurabilirsiniz.
Siyah noktaların yaygın olarak görüldüğü bölgelerin başında burun gelir. Dolayısıyla pek çok kişi burun üstündeki siyah noktalardan kurtulmak ister. Bunun için ise evde yapabileceğiniz veya hazır olarak alabileceğiniz maskeleri tercih edebilirsiniz. Böylelikle siyah nokta gözeneklerini daha kolay bir biçimde sıkıştırabilirsiniz. Bunun yanı sıra siyah nokta temizliği için siyah nokta bölgesindeki boşlukları sıkılaştıran bir toniği cilde düzenli olarak uygulamak da önemlidir. Ancak kullanılan tonik, cilt tipinize uygun olmalıdır. Ayrıca yüzünüzü ılık su ve sabunla yıkadıktan sonra tonik ile temizlemeyi de unutmamalısınız. Tonik, gözeneklerde biriken ve yıkama ile çıkarılamayan kir ve yağ birikintilerini tamamen giderebilir. Bunun için ise Hydrate Plus Tonik kullanımı ile istediğiniz kusursuz cilde kavuşabilirsiniz. Ayrıca cilt bakım rutininizi tamamlamak, temizlenen gözeneklerde yağ ve kir birikmesini önlemek, siyah nokta oluşumunu engellemek için cilt tipinize uygun bir nemlendirici de kullanabilirsiniz.
Cildimizin renkli hücreleri olan melanositler, cildin üst tabakasında bulunur ve melanin üretir. Melanin genellikle koyu tenli kişilerde daha fazla ve beyaz tenli kişilerde daha az üretilir. Bu, bireyler arasındaki cilt farklılıklarında açıkça görülmektedir. Güneşlenirken cildin koyulaşması hepimizin yaşadığı bir durumdur. Güneşe maruz kaldıktan sonra ciltte melanin üretimi artar ve en üstteki cilt tabakasına dağılır. Bu renkli pigmentler, cildi bir giysi gibi kaplar ve güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumaya çalışır. Bu da bireyler arasındaki bronzluk farkı olarak kendini gösterir. Güneş lekeleri, güneşe uzun süre ve tekrar tekrar maruz kaldıktan sonra güneşe maruz kalan alanlarda (yüzler ve eller gibi) ortaya çıkan kahverengi lekelerdir. Güneş lekesi sadece güneşlenirken ortaya çıkmakla kalmaz. Örneğin, solaryum kullanımı da güneşten kaynaklı olmayan güneş lekelerine sebebiyet veren tehlikeli bir moda haline gelmiş durumdadır. Derideki lekelere sadece güneş ışığı değil yaralanmalar, sivilceler, kozmetik veya hormonal değişiklikler, genetik yatkınlıklar ve bazı ilaçların kullanımı da neden olabilir.
Güneş lekesi neden olur sorusunun cevabı en basit haliyle; cildin yapısını etkileyen zararlı güneş ışınlarıdır. Burada cildin bariyer fonksiyonun zayıflığı da büyük rol oynar. Cilt lekeleri buz dağının görünen yüzüdür. Güneşin ultraviyole ışınları ve bariyer fonksiyonunun zayıflaması ciltte pigment üretiminden sorumlu olan sitrülin hücrelerini artırabilir. Bu da ciltteki melanin seviyesinin yükselmesine ve ciltte lekelerin oluşmasına neden olur. Bu lekelerin yoğunluğu zaman zaman azalacaktır. Ancak cilt güneşe maruz kalmaya devam ettikçe yeni lekeler gözlenir ve var olan lekeler koyulaşır. Güneş lekelerinin oluşumunda bir diğer önemli faktör de genetik yapıdır. Güneş lekeleri, genetik yapı nedeniyle daha hassas cilt ve lekelere sahip kişilerde daha sık görülür. Ayrıca hormonal sistem değişiklikleri ve yanlış kozmetik uygulamaları, cildi renk bozulmasına yatkın hale getirebilir.
Güneş lekelerinin geçmesi için uygulanabilecek çeşitli yöntemler bulunur. Ancak güneş lekesi ile karşı karşıya kalmamak için güneş koruyucu krem kullanmak oldukça önemlidir. Fakat vücudunuzda güneş lekeleri varsa genel bir önlem olarak güneşe maruz kalmaktan kaçınılmalı, güneşe duyarlı kozmetikler ve ilaçlar kısıtlanmalıdır. Güneş koruyucu ürünler doktorunuz tarafından önerilmeli, UVA ve UVB korumalı olarak dört mevsim kullanılmalıdır. Tek bir kimyasal ürün kullanılıyorsa bunun tedavi süresi çok uzun olabilir. Kimyasal peeling de iyileşme de çok etkilidir. Güneş lekelerinden kurtulmak amaçlı yaygın olarak kullanılan kimyasal peelingler, hidrokinon, retinoik asit, azelaik asit, niasinamide, askorbik asit, etkinliği kanıtlanmış çeşitli bitki özleri ve kojik asit içeren ürünler olmalıdır. Çünkü derinin bariyer fonksiyonu güçlendikçe güneş lekeleri yavaş yavaş kaybolur.
Güneş lekeleri, uzun süre güneşe maruz kaldığında ve güneş kremi sürülmediği zamanlarda ortaya çıkan çil benzeri lekeler olarak tanımlanabilir. Bu lekeler, özellikle yaz aylarında burun, dudak üstü, alın ve boyunda ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra sırtta da güneş lekelerine rastlamak mümkündür. Sırttaki güneş lekelerini ortadan kaldırmak için ise çeşitli yöntemler vardır. Bunun için doğal yöntemler arıyorsanız, aloe vera ya da yeşil çay kullanabilirsiniz. Bunun yanı sıra limon suyunu sırtınızdaki lekelere sürüp biraz beklettikten sonra yıkayabilirsiniz. Bu yöntemler sayesinde güneş lekelerinden kurtulmak mümkün olabilir.
Her kişinin güneşe duyarlılığı cilt tipine göre değişse de güneşin ultraviyole ışınları cildimizle etkileşir ve bazı kişilerin bronzlaşmasına neden olurken, bir grup insan şiddetli güneş yanığı yaşar. Güneş yanığı genellikle birinci derece dediğimiz yüzeysel bir yanıktır. Genelde 1 ila 2 gün boyunca cildi yenileyen ve nemlendiren bir krem kullandıktan sonra sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İkinci derece yanıklar, ciltte su birikmesi ile kendini gösterir ve kuru cilt sahibi olan kişilerde veya uzun süre güneşe maruz kalan kişilerde meydana gelebilir. Bu yüzeysel ikinci derece yanıkların büyük bir kısmı iz bırakmaz ancak izlerin geçmesi daha uzun sürer. Bundan dolayı güneş yanığından korunmak için güneş kremi kullanmak önemlidir.
Yaz aylarında bronzlaşan herkes birçok tehlikeyle karşı karşıyadır. Güneşin zararlı etkileri cilt yaşlanmasına ve cilt kanserine neden olabileceği gibi, ciltte ömür boyu kalabilen ve yeniden ortaya çıkabilen güneş lekelerine de neden olabilir. Kadınlarda, özellikle de koyu tenlilerde güneş lekesi yaygındır. Bunun gelişmesinin temel nedeni, genetik faktörler ve güneş ışığıdır. Ayrıca hamilelik dönemindeki hormonal değişiklikler ve doğum kontrol haplarını kullanmak da güneş lekelerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Melazma, güneş ışığına maruz kalan alanlarla sınırlıdır. Özellikle alın, burun, çene, üst dudak ve yanaklarda görülür. Güneş lekesi, tedavi edilmezse kendiliğinden düzelmesi pek olası değildir. Tedaviden sonra ise nüksetmesi ile karşılaşılabilir. Bu açıdan doğum kontrol haplarını bıraksanız bile pigmentasyon kalıcı olabilir.
]]>Kırışıklıklar, birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşur. Bu faktörlerin bazıları kontrol edilebilir olsa da diğerleri değildir. Yaşlandıkça, cilt doğal olarak esnek olmayacak ve kırılgan hale gelecektir. Sebum salgılanmasının azalması, cildin daha kırışık görünmesine neden olan kuru cildi ortaya çıkarır. Yaşlandıkça derinin derin katmanlarındaki yağlar azalır. Bu sarkma, çizgiler ve çatlakların daha yoğun görünmesine sebep olur. Ayrıca ultraviyole ışınları da doğal yaşlanma sürecini hızlandırır. Ultraviyole ışınlarının etkisi, derinin derin tabakasında, dermiste bulunan cildin bağ dokusunu, kollajen ve elastin liflerini yok eder. Bağ dokusunu destekleyen derinin kaybı, sıkılığını ve elastikiyetini kaybeder. Sonuç olarak, cilt erken sarkmaya ve kırışmaya başlar. Bunun sonucunda ise yüz kırışıklığı meydana gelir. Bu nedenle, ultraviyole radyasyon erken kırışıklıkların ana nedeni olarak kabul edilir.
“Yüz kırışıklığına ne iyi gelir?” sorusu pek çok kişinin sorduğu sorulardan biridir. Açıkça belirtmek gerekirse “yüz kırışıklığına ne iyi gelir?” sorusunu sormadan önce yaşam şeklinizi ve alışkanlıklarınızı gözden geçirmelisiniz. Cilt sağlığını etkileyen kırışıklıkları önlemek için beslenmenize dikkat etmeli, stres ve kötü alışkanlıklardan uzak durmalı, cilt için de kritik bir öneme sahip olan suyu sıklıkla tüketmelisiniz. Yüzünüzdeki kırışıklıkların oluşumunu azaltmaya veya engellemeye yardımcı olan kırışık önleyici ürünleri düzenli olarak kullanmaya özen göstermeniz de önemlidir.
Bu açıdan özellikle nemlendirici yüz kremi kullanımı büyük bir öneme sahiptir. Yaşlanma karşıtı ürünler, yüzdeki kırışıkların ve ince çizgilerin azalmasına yardımcı olurken olası yeni kırışıklıkların oluşmasını da engeller. Ayrıca yüz elastikiyetini ve nem kaybını korumak için hyaluronik asit içeren ürünleri de tercih edebilirsiniz. Bunun yanı sıra yüz elastikiyetini korumak ve nem kaybını önlemek için hyaluronik asit, C vitamini, retinol, niasinamide ve özel bitki özleri içeren ürünleri de tercih edebilirsiniz. Ancak yüz kırışıklığı oluşumunu yavaşlatmak için kullandığınız her ürünün içeriğine çok dikkat etmeli ve cildinize en uygun ürünü özenle seçmelisiniz. Elbette ki cildinizi daima temiz tutmaya önem vermelisiniz.
Yüz kırışıklığına ne iyi gelir sorusuna cevap olabilecek nitelikte ciltte kırışıklık oluşumunu en aza indirmek adına atılabilecek birçok adım vardır. Bu nedenle öncelikle cildi güneş ışınlarından korumak gerekir. Özellikle öğle saatlerinde güneş altında geçirilen süre sınırlandırılmalıdır. Güneşte her zaman geniş kenarlı şapka, uzun kollu gömlek ve güneş gözlüğü gibi koruyucu giysiler giymelisiniz. Ayrıca açık havada olduğunuzda yıl boyunca güneş kremi kullanmalısınız. Kullanılan güneş kreminin SPF'sinin ise en az 30 olması önemlidir. Bu aşamada hem UVA hem de UVB ışınlarını bloke edebilen geniş spektrumlu bir güneş kremi tercih edilmelidir. Güneş kremi bol bir şekilde uygulanmalı ve iki saatte bir yenilenmelidir. Yüzerken veya terlediğinizde güneş koruyucunuzu daha sık yenileyebilirsiniz.
Kuru cilt, dolgun cilt hücrelerinin küçülmesine neden olarak erken ince çizgilere ve kırışıklıklara neden olabilir. Cildin nemlenmesi, ciltteki nemi doğal olarak ortaya çıkarır ve ince çizgilerin ve kırışıklıkların gizlenmesine yardımcı olur. Bu açıdan yüz nemlendirici krem yüz kırışıklığını önlemede etkilidir. Nemlendiricinin cilt üzerindeki etkisini ve herhangi bir iyileşme olup olmadığını görebilmek için birkaç hafta nemlendirici kullanılmalıdır. Ayrıca yiyeceklerde bulunan multivitaminlerin cildin korunmasına yardımcı olduğuna dair bazı bilimsel kanıtlar vardır. Bu anlamda beslenme rutininize gerekli ölçüde meyve ve sebze tüketimi eklemek son derece sağlıklı bir seçim olacaktır.
Yüz kırışıklığı, cilt tipine göre değişir. Beyaz ve ince tenli kişilerde cilt kırışmaya ve yaşlanmaya eğilimlidir. Öte yandan daha kalın ve daha koyu tenli insanlarda yaşlanma belirtileri daha geç ortaya çıkar ve ciltleri daha geç kırışır. Elbette yaşlanan diğer tüm organlar gibi genetik yapının da rolü vardır. Ayrıca yüz ifadelerini sıklıkla kullanan ve konuşurken kaşlarını sürekli hareket ettiren kişilerde, göz ve alın çevresindeki kırışıklıklar daha hızlı ortaya çıkar. Bu nedenle hangi ciltte daha fazla kırışıklık ortaya çıktığı ve daha hızlı yaşlandığı net olarak söylenemez.
Yüz kırışıklığı nedeni kuru cilt değildir. Cildin kuruluğu, bazı cilt sorunlarına neden olur. Kuru ciltler susuz kalmaya daha meyilli olduğu için sıkılığını kaybetmeye, kırışıklıklara ve sarkmalara neden olabilir. Ancak kırışıklıkların ana nedenlerinden birinin kuru cilt olduğu söylenemez. Cildiniz kuruduğunda yüz kırışıklıkları daha ciddi hale gelir. Cildin kuru ve sertleşmiş tabakası, kırışıklara daha uygun bir ortam yaratır ve yaşlanmanın etkileri daha belirgin hale gelir. Yağlı cilt dokularında kırışıklıklar görülmez, nemli ciltlerde sarkma olmaz. Kısacası kuru cilt, ciltteki kırışıklık oluşumunu hızlandırmaz, sadece ciltte var olan kırışıklıkların ortaya çıkmasına ortam yaratır.
]]>Kafa derisinin derin katmanlarında sürekli olarak yeni hücreler oluşmaya devam eder. Sağlıklı bir saç derisi ve iyi kan dolaşımı, güzel saçlar için en iyi koşulları sağlar. Vücudunuzun diğer kısımları gibi, kafa derisi de birkaç katmandan oluşur. Alt katmanlarda yeni hücreler oluşsa da eski hücreler sürekli olarak yüzeye dökülür. Ancak bazı tetikleyiciler bu sistemi bozabilir. O zaman kaşıntı, kuruluk ve kepek ortaya çıkar. Aşırı güneş ışığı, tuz veya klorlu su gibi diğer faktörler de kafa derisindeki nemi yok edebilir ve kepek oluşumuna neden olabilir. Ayrıca dengesiz beslenme, aşırı stres ve çok sıcak duş almak saç derisini kurutabilir. Kuru saç derisi kalıtsal da olabilir.
Hassas ve kuru saç derisi kepeklenmeye eğilimlidir. Başlangıçta kuru olan saç derisi sonunda o kadar hassas hale gelir ki, giderek daha fazla hücre üretir. Birçok ölü hücre bir araya geldiğinde kepek oluşur. Kepek, omuz ve boyun bölgesini rahatsız edebilir. Kepek özellikle koyu renkli giysilerde fark edilir. Bu durum, Malassezia ailesindeki bir tür maya olan mikroorganizmaların anormal büyümesinden kaynaklanır. Kepekler, saç derinizde kümeler halinde, büyük yamalar veya noktalar şeklinde oluşabilir. Ardından bunlar dökülerek yapışkan hale gelirler. Genel olarak yağlı ve sarı-gri renklidirler. Buna aşırı derecede tahriş olmuş kafa derisi ve şiddetli kaşıntı eşlik edebilir. Çoğu durumda, kepek saçınızda görünür ve özellikle şekillendirme yaparken boynunuza ve omuzlarınıza düşer. Yorgunluk, stres, kirlilik ve kış, kepeklerin büyümesini tetikleyen veya artırabilen faktörlerdir.
Kafa derisinin havasız kalması, kafa derisinin kuru ve nemsiz kalmasına neden olur. Bunun sonucunda ise kepek oluşumu ortaya çıkar. Aynı zamanda psikolojik nedenler, mantarlar, sedef hastalığı, egzama, saç dökülmesi ve zona da saç kabuklarının oluşmasına neden olan etkenlerdendir. Saçların aşırı ısınmış suya maruz kalması, kimyasal içeren ürünlerin kullanımının çok sık olması, hijyen koşullarının yetersiz olması gibi durumlar saç derisinde kabuklanma sorununu ortaya çıkarabilir. Saç derisi sorunlarının alerjik bir reaksiyondan kaynaklandığını düşünüyorsanız, saçınızda kullandığınız ürünlerin değiştirilmesi gerekilebilir. Bu noktada özellikle doğal ürünler kullandığınızdan emin olmanız önemlidir. Dilerseniz farklı saç kremi ve besleyici yağlar kullanabilir ya da kendi maskenizi hazırlayabilirsiniz. Saç derisi kuruluğu sorununu ortadan kaldırmak için bu amaçla hazırlanmış saç bakım ürünlerini tercih etmek de akıllıca bir karardır. Saç kremi, saç serumu, saç yağı ve diğer nemlendirici ürünler saç derisini gençleştirebilir ve nemlendirebilir. Bu açıdan saç güçlendirici ile de saçlarınızı daha yumuşak ve daha parlak hale getirebilirsiniz.
Saç derisinin kuru olması, kaşıntıya neden olduğu gibi saç dökülmesine de neden olur. Çünkü böyle bir durumda saçı nemli tutmak için sebum yeterli bir şekilde üretilemez. Bunun sonucunda ise saç dökülmesi ile karşı karşıya kalınabilir. Bu açıdan saç güçlendirici yağlar saç derisinin doğal dengesini geri kazanmada ve kepeklenmeyi önlemede etkilidir. Yumuşak ve nemlendirici saç bakım ürünleri bu durum için mükemmeldir. Ekstra nem sayesinde saç derisinin dış bariyeri yenilendiğinden, nemlendirici içeren ürünler saç derisine zarar vermez. Dengeli ve uyumlu saç bakım rutini, etkili bir şampuan, saç kremi ve saç derisi serumu gibi bu alana özel hazırlanmış ürünlerden oluşur. Saç deriniz kurumaya meyilliyse, aşırı şampuanlamaktan kaçının ve saçınızı şekillendirirken veya kuruturken çok fazla ısı kullanmayın. Bu sayede saç derisi kuruluğu sorununu ortadan kaldırabilirsiniz.
Kusursuz saçlar ve sağlıklı saç derisi için sağlıklı beslenme çok önemlidir. Diyetiniz dengeli olmalı, yani kafa derisi sağlığı için önemli olan tüm besinleri içermelidir. Yeşil yapraklı sebzeler, fındık, yumurta, fasulye, balık ve tavuk, saçların uzamasına yardımcı olan iyi protein kaynaklarıdır. Ayrıca antioksidan bakımında zengin besinler de tüketmelisiniz. Doğru beslenme, metabolizmanızı hızlandırabilir ve kafa derisinde kan akışını artırabilir. Ayrıca kafa derisine masaj yaparak kan akışını hızlandırabilirsiniz. Hindistan cevizi yağı ile masaj yapmak saçların sağlıklı olmasını ve güçlenmesini hızlandıracaktır. Vitamin açısından zengin olan saç kremleri de kuru saç derisi için kullanılabilir. Ancak saç boyası saç derisine ciddi zarar verebilecek kimyasallar içerir. Saç boyaları saçın nemini kaybetmesine, kurumasına ve sertleşmesine neden olabilir. Bundan dolayı kimyasal ürünler yerine bitkisel saç boyaları kullanmaya çalışmalısınız. Bunun yanı sıra zeytinyağı da nemlendirici olma özelliğine sahiptir. Bu sebeple kafa derisindeki pulları ve kepek sorunlarını ortadan kaldırabilir. Tüm bu öneriler sayesinde ise saç derisi kuruluğu sorununa kökten çözüm bulabilirsiniz.
]]>